Futbolda kazanmak, rakipten daha çok koşmakla ya da skor üretmekle olmaz bazen. Kuralların dışına çıkıp hilelerle psikolojik üstünlük sağlamak da bu güzel oyunda kazanmanın yollarından biridir. Ne yazık ki çılgınlıklarıyla ve renkli kişilikleriyle bu durumu alışkanlık hâline getirmiş pek çok çirkef futbolcu vardır. Yazı dizimizin ikinci bölümünde bu isimlere göz atmaya devam ediyoruz.
“Gazza” lakaplı İngiliz futbolcu Paul Gascoigne’in vukuatları saymakla bitmez. Takım otobüsünü kaçırıp kaza yapmak, tesislerde çıplak dolaşmak, dışkısıyla ve idrarıyla takım arkadaşlarına iğrenç şakalar yapmak bunlardan bazılarıdır. Maç esnasında testislerini sıkan rakip takım oyuncusu Vinnie Jonas’a, maçtan sonra soyunma odasına çiçek göndererek imada bulunur. Gascoigne’in şakalarına bazen hakemler de maruz kalır. Kendisine kırmızı kart gösterdiği esnada kolu havada olan bir hakemin koltuk altını koklar. Glasgow Rangers’ta oynarken hakemin düşürdüğü sarı kartı saklayıp bir süre sonra hakeme göstermesi karşılığında hakem tarafından sarı kartla cezalandırılır. Kendisiyle yapılan röportajlarda da rahat durmayıp kendisine uzatılan mikrofona geğirerek ya da gaz çıkararak cevap verir. Sigara düşkünü olup, pek çok kez alkol komasına giren İngiliz yıldızın pek çok maça sarhoş çıktığı da söylenir. Bir milli maçın hemen ardından formasını ve kramponlarını bile çıkarmadan soluğu barda alarak arkadaşlarıyla kafayı çektiği objektiflere yansır. Antrenman yapmayı sevmeyen, müptezel, ahlaktan ve disiplinden yoksun olsa da yeteğinin dışında sempatik tavırlarıyla futbolseverlerin hafızasına kazınan Gascoigne’in renkli kişiliği belgesele de taşınır.
Futbolda sabıka dosyası kabarık isimlerden biri de Roy Keane’dir. Çocuk yaşta futbolla birlikte boksla da ilgilenen İrlandalı asi 13 sezon Manchester United forması giyer. Hırslı yapısı ve kavgacı kişiliğiyle ön plana çıkarak adından fazlasıyla söz ettirir. “Tatlı çocuklar maç kazanamaz.” sözüyle yeşil sahadaki felsefesini açıkça dile getirip, acımasız tekmeleri ve kasıtlı faulleriyle pek çok kez sahadan atılıp defalarca ceza yemesiyle meşhur olur. Kaostan ve kavgadan beslenen Roy Keane saha içindeki en ufak sürtüşmeyi bile büyütmek için elinden geleni yapar. Savaşçı ruhunu ve liderlik özelliğini kavga etmek için de gösteren psikopat Keane çirkefliğe varan asabiyetiyle, zamanla rakiplerinin çekindiği futbolcu hâline gelir. Kan davalı rakibi Arsenalli Patrick Viera’yı bir futbol maçında, “Adam olsaydın seni köleleştiren ve dışlayan Fransızlar için değil, kendi ülken olan Senegal için oynardın.” sözleriyle provoke eder. Keane’in husumetli olduğu bir başka isim de Leeds Unitedlı Inge Haaland’tır. 1997 yılında rakibine çelme takmak isterken sakatlanır ve bir yıl sahalardan uzak kalır. Keane’in Norveçliye olan kini burada başlayıp, tam 4 sezon sonra Haaland’ın diz kapağına inen acımasız tekmeyle sonlanır. Bu faulden sonra hakeme dönerek, attığı tekmenin kasıtlı olduğunu söylemesi alacağı cezayı daha da arttırır. Defalarca kendi takım arkadaşlarını da döven Keane, hırçınlığının dozunu sahada ayarlayamadığı gibi özel yaşantısına da yansıtır. İskoç bir taraftarı ve bir taksiciyi darp eder. Keane’in gazabından kendi taraftarları da nasibini alır. Bir maçtan sonra, “Öylece oturuyorlar ve karidesli sandviç yemekten başka bir işe yaramıyorlar.” sözüyle tribünleri dolduranları eleştirir.
Watford’da doğup sokak kavgalarıyla büyüyen Galler asıllı İngiliz futbolcu Vinnie Jones belki de futbol tarihinin en sert ismidir. Bu sertlik sadece futbol anlayışıyla kalmayıp fizik olarak da sima olarak da yer etmiştir onda. Nitekim futbolun en mafyavari isimlerinden Eric Cantona ve Roy Keane bile Vinnie Jones’un sert müdahalelerine karşı korkudan sesini çıkaramaz. “Kasap” lakabıyla, uçan tekmeleriyle ve psikopat görünüşüyle sahada rakiplerine bela olan Jones “Nasıl Bacak Kırılır?” isimli bir kitap bile yazmıştır. Roy Keane’den sonra en çok kırmızı kart gören isim olup üçüncü saniyede kırmızı kart görmesiyle de tarihe geçer. 1999 yılında futbol kariyerini sonlandırdıktan sonra bunalıma giren Jones’un hikâyesi başka bir şekilde devam eder. İngiliz yönetmen Guy Ritchie ilk filmi için psikopat görünümlü bir oyuncu arayışına girer ama istediği tipte birini bulamaz. Bu noktada filmin başrol ismi Jason Statham yakın arkadaşı olduğu Vinnie Jones’u yönetmene önerir. Futbola da ilgisi olan Guy Ritchie bir süre düşünür ve aradığı oyuncu tipinin Jones’ta fazlasıyla mevcut olduğuna karar verir. Rol yapmasına gerek bile görmediği organik psikopat Jones’un filmdeki kusursuz performansı Ritchie’yi fazlasıyla memnun eder ve film gişe rekorları kırar. Artık sinema yıldızı olan Vinnie Jones şöhretine kaldığı yerden devam eder ve sayısız filmde boy göstererek, saha içindeki performansından çok daha iyisini beyazperdede sergilemeye devam eder.
Liverpool’un efsane futbolcusu Bill Shankly’nin de söylediği gibi: “Futbol bir ölüm kalım meselesi değildir; ondan çok daha fazlasıdır.”