ÇEMBERİMDE GÜL OYA: ÇAĞAN IRMAK’IN GÜÇLÜ KADINLARI

Çağan Irmak, 2000’li yılların başında yaptığı sinema filmleri ve televizyon dizileriyle hayatımıza girdiği andan itibaren birçok yeniliğe imza attı. Babam ve Oğlum filmiyle ülkemizdeki baba oğul bağına, Issız Adam’la kadın erkek ilişkilerine yeni terimler kattı. Buna ek olarak Çağan Irmak, televizyon dizilerindeki genel kabulü yıkmayı başaran ve 2004-2005 yıllarında Kanal D’de ekrana gelen Çemberimde Gül Oya dizisiyle izleyicileri şaşırttı. Kadın karakterlere dizinin merkezinde yer veren bu yapımda, diğer dizilerde görmeye alışkın olduğumuz güçsüz, kaderine boyun eğen, bir erkek kahraman tarafından kurtarılmayı bekleyen kadınlar yoktu. Aksine güçlü, kendi kararlarını veren ve ayakları üzerinde duran kadın kahramanlarıyla dizi 40 bölüm boyunca ekranlarda kaldı. Yurdanur, Sultan, Zarife, Canan ve Suna, alışılagelmiş çaresiz, pasif kadın karakter olgusunu yıktılar.

Ülkemizde sinemanın başlangıcından itibaren izlediğimiz hikâyeler, erkek karakterlerin egemenliği ve baskınlığı üzerine inşa edilmiştir. Filmler, senaryolar, oyuncular değişse bile kadınların kaderi hep aynı kalmıştır; erkekler ya kadınları kurtaracaktır ya da yine erkeklerin giriştiği bir mücadelenin sonunda kadın ve erkek birbirine kavuşacaktır. Çağan Irmak’ın Çemberimde Gül Oya dizisi de özünde bir zengin kız fakir oğlan anlatısıdır ancak hikâyenin işlenişi geleneksel yaklaşımdan çok farklıdır. Yurdanur ve Mehmet sokak çatışmalarının sürdüğü dönemde tanışırlar. Üniversite öğrencisi iki genç, farklı sosyoekonomik sınıflara mensupturlar. Mehmet dönemin siyasi ortamında “anarşist” bir genç olarak sokak hareketlerine katılmaktadır, Yurdanur ise fabrikatör bir babanın kızıdır. Mehmet, ailesiyle Yurdanur’u istemeye gittiğinde, bu sebeplerden dolayı Yurdanur’un babası Dinçer tarafından evden kovulur. Bu andan itibaren Yurdanur, tabuları ve alışılmış kadın rolünü yıkmaya başlar; inisiyatifi eline alır ve evini terk eder. Artık Yurdanur yeni bir meydan okumanın içindedir ve 1970’li yılların sonundaki hayat şartlarıyla mücadele etmek zorundadır. Yurdanur ve Mehmet’in karşısına çıkan ilk zorluk barınma olur. Ev tutamayan yeni evli çift, Mehmet’in öğrenciyken kaldığı konaktaki odalardan birine taşınır ve böylece diğer kadınlarla da tanışırız.

Konak, dizinin merkezinde yer alan ve dizideki kadınların hayatla giriştiği mücadelenin sergilendiği mekândır. Her biri farklı kültürlerden gelen karakterler konakta küçük bir İstanbul panoraması oluşturmaktadır. Yurdanur zengin bir aileden gelen genç bir insandır, Sultan Urfa’dan İstanbul’a göç etmiştir, Suzan geleneksel bir ev hanımıdır, Canan şarkıcı olmak için İstanbul’a gelmiştir. Ülkenin farklı yerlerinden gelen kadınların hepsinin ortak bir amacı vardır: Ülkenin içinde bulunduğu zor şartlara rağmen hayatta kalmak. Burada her karakter ayrı bir zorluğun üstesinden gelmelidir. Yurdanur evinden ayrılıp ilk kez yaşamın ve dönemin zorluklarıyla karşılaşır. Hayatında ilk defa geçim sıkıntısıyla baş etmesi gerekir. Bunun için konaktaki diğer kadınlarla birlikte kebapçı açıp ticarete atılırlar ve ekonomik özgürlüklerini kazanabilmek için mücadeleye girişirler. Mehmet’in siyasi geçmişi yüzünden önce dükkânın camları taşlanır, sonra bombalı saldırı yapılır ama kadın karakterler bu süreçte erkeklerden destek almazlar, kendi ayakları üzerinde kalarak hayat mücadelelerine devam ederler.  Bu durum hem 70’li yılların Türkiye’si hem de günümüz için sıra dışıdır.

Kadın kahramanların ekonomik mücadeleleri dizinin sadece bir yönünü oluşturmaktadır. Dizide kadınların toplumsal rollerine bir karşı duruş sergilenirken, kendi kaderlerini yazmaya çalışmaları da ortaya konur. Buradaki kadınların diğer film ve dizilerdekilerden ayrılan yönü de kendi hayatları için ve kendi doğruları adına attıkları adımlardır. Yurdanur, ailesinin tasvip etmediği birisiye evlenerek ilk kıvılcımı çakan karakterdir. Sultan, dizinin ilk bölümlerinde ataerkil düzenin savunucusu olarak karşımıza çıksa da sonunda kocası İbrahim’in Zarife’yi zorla evlendirmesine engel olmuştur. Zarife konak içinde en güçsüz kadın gibi görünmesine rağmen babasının çizdiği kaderi kabul etmeyerek kendi duygularını takip etmiştir. Canan ise hayalleri uğruna geldiği İstanbul’da karşılaştığı tüm zorluklara rağmen hayallerinin peşinden gitmeyi hiçbir zaman bırakmamıştır. Özetle, konakta yaşayan tüm kadınlar hayatın sert yüzüyle karşılaşmalarına rağmen yılmadan var olma, birey olma ve mutlu olma mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Zengin bir erkekle evlenmek için entrika peşinde koşan kadın karakterler yerine, sosyal hayatta var olan ve kendi ayakları üzerinde durabilen kadınları merkezine almasıyla Çemberimde Gül Oya, 2000’li yılların başına damgasını vurmayı başarmıştır.

Dizinin sonunu söyleyerek spoiler vermeyelim fakat tüm kadın karakterler, başlarına gelen tüm olaylarla, kendi güçleriyle veya dayanışmalarıyla mücadele etmişlerdir. Bu mücadeleleri sonucunda güçsüz, edilgen ve pasif kadın imajını yerle bir etmişlerdir. Dizinin yazarı ve yönetmeni Çağan Irmak’ın böyle bir projeyi hayata geçirmesi, ekrandaki kadın algısını kırması da ayrı bir takdiri hak etmektedir. Dizinin çekilmesinin üzerinden 20 yıla yakın süre geçmesine rağmen, ekranlarda ağlayan, çaresiz kadınları gördüğümüz bu günlerde, mücadeleci kadınlarıyla Çemberimde Gül Oya, televizyon tarihindeki önemli bir yerini korumaktadır.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz