Bazı insanlar vardır, hayatın yükü altında ezilir ve varlığını sürdüremez. Karşısına çıkan zorluklara karşı reaksiyon gösteremez ve tükenip gider. Bazıları da vardır ki tarih vitrininin en şaşaalı raflarında yer alarak ölümsüzleşir. Hayata veda ettikten sonra bile insanlara ilham kaynağı olmaya devam eder bu güzel insanlar. Hindistan’ın kurtarıcısı Gandhi gibi, Belfast’ın özgür ruhlu çocuğu Bobby Sands gibi, kurtuluşunu bıkmadan, usanmadan yıllarca arayan Henri Charriere gibi, çaresizliğine sırt çevirip ayağa kalkmayı başaran Chris Gardner gibi… Bu unutulmaz isimlerden biri de küllerinden doğan James Walter Braddock’tur.
İrlanda asıllı bir ailenin çocuğu olarak 7 Haziran 1905 yılında New York’ta doğar James Walter Braddock. Profesyonel boksörlük kariyerine 21 yaşında hafif-ağır sıklet maçlarıyla başlar. Çıktığı ilk 46 maçın 34’ünü kazanıp 5’ini beraberlikle bitirerek boks camiasında dikkatleri üzerine çeker ve bahisçilerin gözdesi haline gelir. Ama Braddock için bu başarılı ve görkemli süreç çok da uzun sürmeyecektir. 1929 yılında Amerika’da büyük kriz patlak verir. Özellikle dar gelirli aileler için faciaya dönüşen bu büyük buhran döneminde milyonlarca insan işsiz kalır. Geçim sıkıntısıyla ve işsizlikle mücadele eden ABD halkı boksa olan ilgisini yitirir. Braddock da bu krizden payına düşeni alacaktır elbet. Bu sıkıntılı süreçte eşi ve üç çocuğunun geçimini sağlamak zorundadır İrlandalı boksör. Bu krizden psikolojik ve fiziksel olarak olumsuz etkilenen Braddock, çıktığı 26 maçın 16’sını kaybederek büyük bir düşüş yaşar. O dönemde yaşadığı düşüşün en büyük sebebi bileğindeki kırıktır. Ailesini geçindirebilmek için sürekli maça çıkmak zorunda olan Braddock sakatlığını menajeri ve antrenörü dahil herkesten gizler. Menajeri artık Braddock için maç ayarlamakta zorlanır. Çünkü boks camiasındaki herkes Braddock’un kariyerinin bittiğini düşünür. Kimse önüne gelene yenilen bir boksörün maçını izlemek istemez. Acımasız boks camiası tarafından beyaz bir havlu gibi ringin dışına atılır Braddock.
Ringlerde istikrar sağlayamayan İrlandalı boksör para kazanmanın başka yollarını dener. Kırık olan bileğiyle ve büyük bir özveriyle bazen limanda bazen de inşaatlarda çalışır. Her gün Hoboken’e ulaşabilmek için üç mil yürür Braddock. Burada iş bulamazsa şehrin batısına ulaşmak için iki mil daha yürümek zorunda kalır. Evine yiyecek bir şeyler götürebilmek için günde ortalama 10 mil yol yürümek zorundadır. Ama asla pes etmez Braddock. Tüm bu olumsuzluklar, zorluklar onu daha da hırslandırır. Sakat bileğiyle gün boyu ağırlık kaldırarak kendi bünyesine bile kafa tutar. Çelik gibi sağlam bir iradeye sahip olan Braddock yıkılmaz bir kale gibi dimdik ayakta kalmasını da bilir; Neşesinden, gülümsemesinden, inancından hiçbir şey kaybetmez.
Sıkıntıların giderek arttığı bu zor günlerde pek çok çaresiz insan gibi o da devletten sosyal yardım desteği alır. Faturaları ödeyemez ve evdeki eşyaları satmaya başlar. İş bulmak umuduyla sabahın erken saatlerinde yollara düşse de guruldayan boş bir mideyle evine geri döner. En çok da çocuklarının çektiği sıkıntıya dayanamaz Braddock. Ama bu durum böyle devam etmemelidir. Bir şeyler yapmalı ve ailesini yere yıkan hayat şartlarına en sağlam yumruğunu indirmek için ayağa kalkmak zorundadır. Çünkü Braddock’un inancı vardır. Zayıf yönlerini kabullenmek ya da ağlayıp sızlamak yerine mücadele etmenin kutsallığını ruhunda hisseder. Günden güne büyüyen çaresizliğe ve bütün olumsuzluklara inatla kafa tutmak için kolları sıvar. İptal edilen lisansına tekrar kavuşmak için hazır hale gelmelidir. Yeniden antrenmanlara başlar İrlandalı. Sıkı bir çalışma programı sayesinde eski formuna doğru emin adımlarla ilerler. 1933 yılında Braddock eski formuna kavuşur. Yeniden ringlere çıkar ve art arda maçlar kazanır. Eline geçen parayla geri ödenmesinin zorunlu olmadığı sosyal yardım desteğini fazlasıyla iade eder. Gerekçesi de hâlâ yardıma ihtiyacı olan insanlara destek olmaktır. Çünkü açlığın da zorluğun da çaresizliğin de ne demek olduğunu çok iyi bilir.
Dünya klasmanında 2. sırada olan Art Lasky ile maça çıkar Braddock. Önüne çıkan bu fırsatı iyi değerlendirir ve maçı sayıyla kazanır. Bu galibiyet Braddock’a kırık bir kaburgaya mal olur. Sonraki maç ise dönemin dünya şampiyonu Max Baer ile olacaktır. Rakipleriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan Baer, acımasız yumruklarıyla daha önce ringde iki kişinin ölümüne sebep olmuştur. Boks camiasının öngörüsü, Baer’in, “Külkedisi Adam” lakabıyla bilinen Braddock’a da acımayacağı yönündedir. Bahis şirketleri İrlandalı yumruğun birkaç rauntta nakavt olacağını ya da ringde can vereceğini düşünür. Hatta bazılarına göre Baer’in karşısına çıkmak Braddock için intihara teşebbüsten başka bir şey değildir. Braddock’un bu maça çıkacak olması tam bir çılgınlıktır.
Max Baer ile unvan maçına kırık kaburgayla çıkar Braddock. Herkesin sadece birkaç raunt dayanabileceğini düşündüğü maç son raunda kadar devam eder. Küllerinden doğan Braddock, Baer’i özellikle son rauntlarda bozguna uğratır. Dans eder gibi rakibinin başını döndüren Külkedisi Adam dünya şampiyonu rakibine büyük bir ders verir. Büyük bir heyecana sahne olan maç sonunda biter ve Braddock sayıyla kazanır. Tüm boks camiası bu galibiyet karşısında şaşkındır. Çünkü Braddock bir mucize yaratmıştır. Şapkadan çıkan bir tavşan gibi herkesi şaşırtmış ve dünya şampiyonluğu unvanını Baer’in elinden söküp almıştır. Bu inanılmaz başarısıyla insan azminin sınırsız olduğunu, pes etmemenin erdemini, ayakta kalabilmenin onurunu ve çaresizliği kabul etmemenin inadını tüm dünyaya hatırlatmıştır.
Hayatının bu zorlu dönemi 2005 yılında “Cinderella Man” isimli filme konu olan Braddock, tüm dünyanın ayakta alkışladığı bir efsane haline gelmiştir. Ve belki de bu başarı öyküsünü en iyi özetleyen şey George Bernard Shaw’ın sözüdür: “İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.”
