FUTBOLUN CHARLIE CHAPLIN’İ

Rio de Janeiro'dan bir grafiti

Hiçbir zaman eskimeyecek sorulardan biri “Gelmiş geçmiş en iyi futbolcu kimdir?” sorusudur. Bu tartışma genelde Pele ve Maradona diyenler arasında bir çekişmeyle sürse de Zidane, Eusebio, Rummenige, Best gibi isimler de öne çıkar. Son dönemde Messi ve Cristiano Ronaldo da bu listeye girmeyi başarmıştır. Ne var ki yeşil sahaların gördüğü belki de en iyi isim hiçbir zaman bu sorunun cevapları arasında kendisine yer bulamaz. Oysa o, çoğu kişi tarafından gelmiş geçmiş en iyi kanat oyuncusu olarak görülmüştü ve top sürme konusunda çok az kişi onun kadar yetenekliydi. Brezilya’da yoksul bir mahallede doğan ve milli takımla çıktığı maçlarda sadece bir kere yenilgi gören bu adam, Manuel Francisco dos Santos veya bilinen adıyla Garrincha’dır.

Futbolun bu unutulmuş, çok az kişi tarafından hatırlanan efsanesi Pele ile aynı dönemde top koşturmuştu. Onu izleyen ve bağrına basan taraftarlar, “Pele kraldır ama gerçek kral Garrincha’dır.” diyorlardı. George Best gibi kanatta harikalar yaratıyor, gece hayatında ve alkol tüketiminde onu hiç aratmıyordu ama belki Avrupa’da oynamadığı, belki de biraz erken dünyaya geldiği için onun kadar tanınmadı.

Garrincha’nın çocukluğuna bakıldığı zaman, kimse onun futbolcu olabileceğini düşünemezdi. Yaşıtlarından çok ufaktı, omurgasında deformasyon vardı, sağ bacağı dışa dönüktü, sol bacağı da altı santim daha kısaydı ve içe dönüktü. Yürüyüşü garip olan bu çocuğa ablası küçük kuş anlamına gelen Garrincha lakabını takmıştı ki bu, daha sonra bütün hayatı boyunca kullanacağı bir isim oldu.

Garrincha futbolda yetenekliydi ama çocukluğunda bunu profesyonelce yapacağını düşünmemişti. Zaten profesyonel olarak da futbolcu olması 1953’te yani yirmi yaşında oldu. Botafogo’ya imza attığı zaman evli ve çocuk sahibiydi. Daha ilk sezonunda inanılmaz yeteneklerini ortaya dökmüştü Garrincha. Ancak milli takıma kabul edilmesi için biraz daha beklemesi gerekiyordu. O dönemde Brezilya Milli Takımı’nda Julinho vardı. Ayrıca milli takımın değişen oyun stili de Garrincha’ya pek uygun değildi. Garrincha milli takıma seçilemese de ligde ve kupa maçlarında inanılmaz goller atmaya, topla harikalar yaratmaya devam ediyordu. Zaten onun için önemli olan sahaya çıkıp oynamaktı; oynarken eğlenmek ve seyircilerin de eğlenmesini sağlamak.

Takvimler 1958 yılını gösterdiğinde Garrincha milli takıma seçilmişti. Turnuvadaki ilk iki maçta saha kenarında oturan Garrincha o dönem büyük favori olan SSCB’ye karşı ilk 11’de sahaya çıkmıştı. Topu alarak direkt rakibe doğru gitmiş ve çoğu spor yazarı için Pele ile birlikte seyircilere tüm zamanların en güzel ilk üç dakikasını yaşatmıştı. Tabii bu üç dakika içinde Brezilya bir gol de bulmuştu.

Brezilya, Garrincha’nın Pele ile birlikte oynadığı hiçbir maçta kaybetmedi. İki adam birlikte rakip takımları darmadağın ediyorlardı. Pele sakatlandığı zaman da Garrincha ipleri eline alıyordu. Ancak babasından gelen içme alışkanlığı yüzünden giderek kilo almaya başlamıştı. Onun için eğlence, alkol ve kadınlar her şey demekti. Kimi maç öncesi, akşamları arkadaşlarıyla içki içiyor, sabah içki masasından kalkıp oyununu oynuyor ve sonrasında içkiye kaldığı yerden devam ediyordu. Bazen de akşamları arkadaşlarıyla mahalle aralarında futbol oynuyordu. Her ne kadar milli takımın en iyi oyuncularından biri de olsa, Dünya Kupası’nda En İyi Oyuncu Ödülü’nü de alsa geldiği yeri unutmuyordu. Bu dönemde yasak aşkları, metresleri de vardı. Kolay değil, kısa hayatında farklı kadınlardan on dört çocuğu olmuştu.

Alkol, kadınlar ve eğlence onun çöküşüne neden olsa da toparlanmasını bilmişti. 1962 Dünya Kupası’nda, Pele daha ikinci maçta sakatlanınca Garrincha takımı sırtlamış ve kupayı kazanmasında büyük pay sahibi olmuştu. İngiltere’ye karşı oynadıkları maçta “muz vuruşu” olarak tabir edilen vuruş ile gol de atmış ve tribünleri yine kendisine hayran bırakmıştı.

1962 Dünya Kupası Brezilya-Portekiz maçı, Sao Paolo, Brezilya

İspanyolların boğa güreşlerinde kullandıkları “Oley!” nidasını yeşil sahalara getiren de Garrincha’dan başkası değildi. River Plate’e karşı oynadığı bir maçta defans oyuncusu Vairo’yu her çalımlayışında tribünler “Oley!” diye inlemişti. Çalımlardan feleği şaşmış olan Vairo, bir noktada topu bırakıp koşmaya devam eden Garrincha’nın peşini bırakmayınca da herkes kahkahalara boğulmuştu.

Eski takım arkadaşı Djalma Santos’a göre bu çocuk ruhlu adam “Futbolun Charlie Chaplin’iydi.” Çocuk ruhlu bu adamın bazı zekâ sorunları olduğu ve çoğu zaman verilen taktikleri anlamadığı da bir gerçekti.

Garrincha yeşil sahalarda çok başarılı olsa da bunu özel hayatına yansıtamıyordu. Parasal sıkıntılar yaşayan Garrincha, ayrıca birçok kez araba kazası yapmıştı. Bunlardan birinde de kaynanasının ölümüne neden olmuştu.

1966 Dünya Kupası artık Garrincha’nın yıldızının söndüğünü göstermişti. İlk maçta oldukça iyi oynasa da dizindeki sakatlık ve kötü formu nedeniyle takımı, Macaristan karşısında kaybetti. Sonrasında da Garrincha maçlara çıkmadı ve Brezilya daha ilk turda elendi. Yine de Garrincha’nın jübilesine daha yıllar vardı.

İlginç alışkanlıkları ve hayatı olan bu adam futbolu bırakma kararını da yine enteresan bir nedenden verdi. Yaşı ilerlemişti, sağlık sorunları da vardı fakat tüm bunlara karşın hâlâ birçok futbolcudan daha iyi oynuyordu. Ancak ilk torunu doğunca hem futbolcu hem dede olunamayacağına karar verip futbolu bıraktı.

Sıkıntılar arttıkça alkolün miktarını arttıran Garrincha, 1983 yılında henüz elli yaşındayken siroz nedeniyle öldü. Hayatının son dönemlerinde kendisine gereken önemin verilmediğinden ve unutulduğundan yakınıyordu ancak cenazesi kaldırılırken onu seven binlerce taraftar formalarını sırtlarına geçirip tabutuna eşlik etti.

Pele’nin milyonlarına, Maradona’nın kilisesine karşılık Garrincha’nın sadece bir mezar taşı var ama futbolu sevenler için orası dünya üzerinde ziyaret edilmesi gereken en önemli yerlerden biri.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz