MR. COVER “MASKE / THE MASK”

Son yıllarda ortaya koyduğu çarpıcı işlerle adını duyurmayı başaran sanatçı, eseriyleriyle farklı kültürlere ve farklı toplumsal yapılara hitap etmeyi tercih ediyor.

Bu defa konjonktürel bir çalışmayla karşımızda: Maske. Kullanılmış, içinde defalarca nefes alınıp verilmiş, belki birkaç gün bekletilmiş ve “mikrop kalmamıştır artık yaa” düşüncesiyle tekrar takılmış. Belki de aramızdan mutlaka birilerinin başına gelmiş bi hayal kırıklığı taşıyordur bu maske/maskeler. İçten gülümsemesine karşılık bulamayan biri, “Niye gülmedi şimdi?” gibi bir içsel yakarışta bulunmuştur, ardından “haa maskeden” aydınlanması yaşamıştır. Belki maske tamamen unutulmuş ve sinirle tükürülmüştür birine. Ve o tükürük ağızdan hiç çıkmadan geri yapışmıştır dudaklara.

Maske, hayatımızın yeni fenomeni. Her fenomende olduğu gibi, hemen markalı versiyonlarının ortaya çıkması veya gelir düzeyi düşük/yüksek kesimler arasında kullanım farklılıklarının oluşması, başlı başına tartışılması gereken bir konu. Sanatçı bu bağlamda, mavi/beyaz maske kullanımlarıyla, yolda/denizde düşürülmüş maske imajlarıyla muhafazakar ve seküler toplumlar arasındaki farkı gözler önüne seriyor.

İsmini gizleyen ve isim gizlemenin modası geçtikten sonra ismini açıklayan sanatçı, insanın hayatta kalmak için içinde bulunduğu duruma uyum sağlama refleksinin altını çiziyor. Bu noktada, maske üzerinden izleyiciye anlık hissettirdiği yabancılaşma ve marjinalizasyon kavramlarına vurguda bulunuyor ki bu da ayrı bir yazının tartışma konusu.

Sanatçı, interaktif bir bağ üzerinden izleyiciyi işin içine dahil etmeyi de ihmal etmiyor. “Maskemi taktım mı, maskem nerde, burada çok fazla insan var, buradan hemen çıkmalıyım, şu adam kesin mikroplu, bana çok yaklaştı ne yapmalıyım, hemen eve mi gitmeliyim, of her yer pislik içinde” gibi kaygıları aşılayarak izleyiciyi rahatsız etmeyi başarıyor.

Peki onlarca kişi tarafından kullanılıp atılan veya düşürülen bu maskelerin bir arada olma hali bize başka neyi anlatmaya çalışıyor? Elbette küresel ısınmayı. Sanatçı bunu alelade bir şekilde yapmıyor. İzleyenin aklına küresel ısınma, çevre gibi konular geldiği an maskeyi gündeme geri getirmeyi başaran eser, adeta izleyicinin zihnini ele geçiren bir güce sahip. Güç! Eserin en derinlerde taşıdığı bir başka anlam. İzleyenin zihninde farkında olmadan iktidarı, iktidarın nasıl güce dönüştüğünü, gücün nasıl şiddete dönüştüğünü; bu şiddetin simgesel şiddet mi, psikolojik mi yoksa fiziksel şiddet mi olduğunu canlandırmaya itiyor.

Sanatçının neredeyse tüm eserleri, eklektik bir anlatım diline sahip. Yani bu eserler, herkesin anlayacağı türden eserler değil. Bu anlamda eserler incelenmeden önce, izleyicinin gerçek bir içsel anlama ulaşabilmesi amacıyla, sergi salonunda bir okuma alanı yaratılmış ve salon gezilmeden önce bu okumaların yapılması öneriliyor.

Bir yandan maskelerin sahiplerinin hikâyelerini tahmin etmeye gizlice iten, diğer taraftan ise toplum içinde gerçek hallerini gizlemek için maske takan karaktersiz insanlara sosyal mesaj olarak ortaya konan ve bunların yanında daha birçok alt metni bir arada barındıran bu eser, 24 Nisan’a kadar tüm sanat marketlerde görülebilir.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz