Resmin işlevi şiiri görünür kılmaktır. – René Magritte
René Magritte’in gelmiş geçmiş en yetenekli ve sıra dışı sürrealist ressamlardan biri olduğu ifadesine çok az kişi karşı çıkacaktır. Magritte’in resimlerinin ve sanat anlayışının, Dali’nin canlılığından veya Max Ernst’in dramından yoksun olduğunu söyleyebiliriz ama şüphesiz aralarında en felsefi olanı odur.
Belçikalı sanatçı René Magritte’nin 1937 yılında resmettiği “Not To Be Reproduced” isimli yağlı boya tablosu şüphesiz türünün en ilgi çeken örneklerinden biri olmayı başarmıştır. Resmin genel kompozisyonunda göze ilk çarpan, sırtı izleyiciye dönük bir adamın siluetidir. Siluet, aynadaki yansımasıyla fizik kurallarına meydan okur ve beklenilenin aksine yüzü yerine sırtı görünür. Bu resmi daha da ilginç kılan ise şöminenin sağ alt köşesinde yer alan Edgar Allan Poe’nun “Nantucket’lı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü” kitabının Fransızca kopyasının yansımasının, siluetin yansımasının aksine doğru olmasıdır.

Magritte, çelişkili unsurları sanatında kullanmayı severdi. Bu çelişkiler, izleyiciyi uyumsuz görünen iki farklı durumla karşı karşıya getirir ve izleyicide hafif bir rahatsızlık hissi uyandırır. Bu eserde ressam bizi iki zıt gerçeklikle yüzleştiriyor: adamın yanlış yansıması ve kitabın doğru yansıması. Resim rahatsız edici çünkü aynada adamın yüzünü ve ön bedenini görme beklentimizi karşılamıyor. Bu belirsizlik, Magritte’in kullandığı donuk renkler ve geniş boşluklar ile birleşerek, esere hafif bir uğursuzluk hissi katıyor.

“Not To Be Reproduced” adlı eser, gösterişten uzak bir yapıya sahiptir. Magritte, eserlerinde estetik bir gösteriş peşinde koşmaktansa düşünce sürecine öncelik verirdi. Onun filozof ve şair kimliği, sanatını üretirken felsefi derinliğe daha fazla önem atfetmesine yol açmıştır. Magritte’e göre resim, iki gözün gördüğünden ziyade, zihinde olup biteni yansıtmalıydı ve bu nedenle izleyicileri görsel temsilinin ötesine bakmaya teşvik ediyordu. Magritte bu tutarsızlıkla, tefekkür ve tahayyül kapasitemize seslenirken sadece resme bakıp onu olduğu gibi takdir etmemizi istemiyor (Magritte adamın doğru bir yansımasını çizmiş olsaydı muhtemelen öyle yapardık.) Bunun yerine, zıt gerçeklikler üzerinde düşünmemizi ve resmin uyandırdığı gizemi deneyimlememizi istiyor.
Aklımıza gelen diğer bir soru ise şudur: Magritte, Edgar Allan Poe’nun kitabını kasıtlı olarak mı kullandı, kullandıysa ikisinin bağlantısı nedir? Bu soruya elbette bir cevap üretebilmek mümkün. “Nantucket’lı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü” kitabında başkarakter Pym, güvenilmez bir anlatıcının prototipiydi. Poe’nun eserinde çelişkiler ve belirsizlikler barındırması ve en sonunda Pym’in anlattıklarının doğruluğunu sorgulamamıza yol açması gibi, Magritte de izleyicilerini gördüklerimizi sorgulamaya davet ediyor.

Güvenilmezlik, Poe’nun romanını kendi türünde bir gizem yapan şey değil midir? Poe, bizi Pym’in anlattıklarından şüphe etmeye de davet etmiyor mu? Gerçekliğin ve kurgunun ne olduğunu güvenle söyleyebileceğimiz bir yol olmadığı açık değil mi? “Not to Be Reproduced” ile Poe’nun romanı arasındaki benzerlikler Magritte’in gözünden kaçmış olmamalı.
Aynanın, adamın görüntüsünü yansıttığını düşünmek mümkün. Eğer öyleyse ve tuhaflığı bir kenara bırakırsak, adamın aynadaki yansımasının açısı gerçekte olduğundan farklı olacaktır; tıpkı kitabın açısının aynadaki yansımasının açısından farklı olması gibi. Kitabın aynada doğru şekilde yansıtılmasının önemli bir nokta olduğunu düşünebiliriz. Magritte, adamı resmederken özensiz veya içgüdüsel davranmıyordu ancak kasıtlı olarak hatalı bir “yansıma” çiziyordu.

Ressamın bize vermek istediği farklı bir mesaj daha var. Magritte ressam olduğu kadar filozof olması ile de tanınan birisi. Bu bilgiden hareketle, Magritte’ye göre insanlar, görüntü reprodüksiyonlarını temsil ettikleri gerçek nesnelerin hatasız kopyaları olarak düşünürler. Ancak bizim gerçek olduğunu düşündüğümüz şey her zaman gerçek olmayabilir. Görünüşler aldatıcı olabilir ve izleyicinin bakış açısına ve perspektifine göre değişebilir.
Ressamın, “Not To Be Reproduced” ve diğer pek çok eserinde bize anlattığı şey resmin sadece bir resim olduğudur. Magritte dolaylı olarak, imgelere ilişkin algınıza güvenmemeniz, gerçekliğimize bir anlam katabilecek ipuçları aramamanız gerektiğini vurguluyor. Ona göre bir sanatçı zihninin gözleriyle resim yapar ve bu elle tutulamayan bir şeydir.