Yirminci yüzyıl Türk basınının önde gelen isimlerinden Münir Süleyman Çapanoğlu’nun; İstanbul’un yeraltı dünyasını, kabadayıları, külhanbeylerini, karanlık sokakları, batakhaneleri, meyhaneleri ve gazinolarını anlattığı kitabı Esrarengiz İstanbul, VakıfBank Kültür Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Kabadayıların kaç çeşidi vardı? İsim isim, semt semt kabadayılar neredeydi ve vukuatları nelerdi? Hangi silahları, nasıl kullanırlardı? Argoları, jargonları, raconları neydi? Kabadayıların siyasetle ilişkisi, mafya döneminden çok önce nasıl başlamıştı? Sadece kabadayılar mı? Hayatlarında eğlencelerin mühim bir yer tuttuğu hovardalar, çapkınlar nasıl âlem yaparlar, nerelerde eğlenirlerdi? Meyhanelerin müdavimi şairler ve edipler kimlerdi? Sizleri bu kitapta, 100-120 yıl evvelki İstanbul’un karanlık ve esrarengiz binbir âlemi ve çehresi bekliyor…
“İcabında kavgacıları ayırırlar, kanlı bıçaklı düşmanları barıştırırlar, racon keserler, söz dinlemeyenlerin ağızlarına birer tokat atıverirlerdi. Esnaf arasında sözleri çok geçerdi. Dik ve çevik adamlardı. Eskiden kalma bir itiyatla [alışkanlıkla], hâlâ sol omuz inik, sağ omuz kalkık yürürler, afili afili konuşurlar, fıskiye gibi tükürüklerini ta ileriye püskürürlerdi. Feslerini, yine eski tertip eğri, kaş üstüne kadar eğik giyerlerdi. Bu külhanbeylere, kabadayılara mahsus giyiş tavrı idi.”