Pat Barker’ın, Troya harabelerinin gölgesinde, çarpışan kılıçların gürültüsü arasında boğulup yok olmaya yüz tutmuş seslerin hikâyesini anlattığı kitabı Troyalı Kadınlar, Seda Çıngay Mellor’un çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıktı.
Akhilleus’un ardından evlendirilip eş statüsüne yükselse de özgürlüğüne kavuşamayan Briseis geçmişi anımsamaya ve anlatmaya devam ediyor. Ne yaptıysa hayatta kalmak adına yaptı ama vicdanı yakasını bırakmıyor bir türlü. Savaş bitmiş olsa da Troya harabelerinin gölgesinde kızlar hâlâ köle, hâlâ suskunlar.
“Şehirlerin Muhafızı, bilge tanrıça Athena bu şehri pek umursamıyordu anlaşılan. Surlar aşıldı, şehir düştü, savaşın onca zulmüne yenileri eklendi, ölenlerin yerini yenileri aldı ve savaş sona erdi. Ancak galipler tıkılıp kaldıkları sahilde mutsuzlardı. Tanrılar bu galibiyetten razı değildi belli ki. Yunan ordusu zafer sarhoşluğu içinde bu defa ganimeti paylaşma derdine düşmüştü: şan, altın, silahlar ve zırhlar, bir de biz, köleler.”