Henry James’in ilk kez 1896’da yayımlanan ve üzerine sayısız inceleme kaleme alınan Halıdaki Desen adlı gizemli öyküsü, Alper Bakım’ın çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı.
Bir roman yazarı olarak, sayısız eserle ustalığını kanıtlamış Henry James, 19. yüzyılın sonlarına doğru bir tiyatro macerasına da adım atar ancak üç kere Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday olan yazarın okuru büyüleyen onca romanının yarattığı beklenti, sahnede olumlu karşılık bulmaz. Bunun üzerine James takip eden birkaç yılı sanat, edebiyat, edebi yetenek gibi kavramlara kafa yorarak geçirir. Halıdaki Desen’de James, “sorunlu sanat bilinci” diye adlandırdığı bu edebi sorunu, fena hâlde merak uyandıran bir macerayla paralel olarak ele alır.
Hugh Vereker adlı pek meşhur yazar, eserlerinde tıpkı bir halıdaki desen gibi, dikkatle bakıldığında görülebilecek bir gizem olduğunu öne sürmektedir. Aynı zamanda bir edebiyat eleştirmeni olan isimsiz anlatıcıysa bu gizemi saplantı hâline getirir: Anlatıcı mı, Vereker’ın düşündüğü gibi, dönemin kendini bilmez eleştirmen bozuntularındandır; yoksa Vereker mı, anlatıcının düşündüğü gibi, dönemin kendini dev aynasında gören vasat yazarlarındandır?