Kamp ve Karavan Rotaları’nın 7. Durağında, Muğla’yı Antalya’ya bağlayan Seydikemer’deyiz. 2012’de Fethiye’den ayrılarak ayrı bir ilçe olan Seydikemer, Saklıkent Milli Parkı gibi popüler bir turizm noktasına sahip olmasına rağmen adını çok duyuramamış, Kaş ile Fethiye arasında sıkışıp kalmış bir bölgedir. Bakir plajları, kanyonları, antik kentleri ve Eşen Çayı eşliğinde Akdağlar manzarası sunan güzel rotaları Seydikemer’in önemli zenginlikleridir. Ücretsiz kamp yapılabilen birçok halk plajı bulunması da son yıllarda karavancıları bu bölgeye çekmeye başlamıştır.
İlçede aşırı tesisleşme olmaması ve sahillerinin çoğunun işletmelere kapalı olması sayesinde bölgenin doğası korunabilmiş. Bu doğal hâliyle Seydikemer; karavancıların, bakir ormanlarda yürümeyi seven doğa yürüyüşü tutkunlarının sevdiği bir bölge olmayı sürdürmüş. Sadece doğa tutkunları değil, Seydikemer’e gelen tarih meraklıları da şanslıdır; birbirine çok yakın antik kentleri gezebilme olanağına sahip olurlar. Tlos, Letoon, Xanthos antik kentlerine ulaşım, karavancılar için de oldukça kolaydır.
Seydikemer’i gezmeye deniz kenarından başlayıp, Toroslar’ın eteklerine kadar tırmanmanızı öneririm. Eşen Çayı’nın denize döküldüğü noktada yer alan, herhangi bir tesis içermeyen Kumluova Plajı ilk durağınız olabilir. Seraların içinden geçen, yer yer stabilizeye dönen bir yolla ulaşılan plaj, birkaç karavan alabilecek küçük gölgelik alanlar barındırıyor. Aynı plajın diğer ucunda ise Karadere Plajı bulunuyor. Buraya ulaşmak için sahilde yol olmadığından, Kumluova merkeze dönüp, Karadere Köyü içinden devam etmek gerekiyor. Bu plaja giden yollar daha rahat olduğundan burası daha kalabalık oluyor. Ayrıca Özlen Çayı’nın denize döküldüğü yerde hem kampçılara hem günübirlik gelenlere hizmet veren bir tesis bulunuyor. Çay’ın diğer tarafında da karavan kabul eden tesisler bulunuyor fakat buraya gidebilmek içinde Karadere’ye geri dönmek gerekiyor. Mesafeler çok yakın olsa da denize dökülen çaylar üzerinde fazla köprü olmadığından ulaşım biraz uzuyor.
Kumluova ve Karadere plajlarına oldukça yakın konumda bulunan antik kentleri de gezebilirsiniz. Antik Likya Birliği’nin idari merkezi olan Xanthos, Eşen Çayı kenarındaki ovaya hâkim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Eşen Çayı’nın kenarından sarpça bir kayalık şeklinde yükselen surla çevrili Likya Akropolü, ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma Akropolü’dür. Xanthos’tan sadece 6 km uzaklıktaki Kumluova’da bulunan Letoon Antik Kenti ise Antik Çağ’da Likya’nın dini merkezi konumundadır. Bu kutsal alandaki Leto, Apollon ve Artemis tapınakları tarihi açıdan çok önemlidir. Artemis ve Apollo’nun annesi Leto’ya adanmış olan en büyük tapınak, batıda bulunan ve Peripteros tarzında yapılmış Leto Tapınağıdır. Bu tapınak civarında MÖ 4. yüzyıla ait olduğu düşünülen ve üç dille (Grekçe, Aramice ve Likçe) yazılmış bir kitabe bulunmuştur ve halen Fethiye Müzesi’nde sergilenmektedir.
Seydikemer rotasını belirlerken bölgenin kalbi olan Saklıkent Milli Parkı’na da zaman ayırın ama burayı kesinlikle hafta içi gezin. Yaz aylarında Fethiye’de sıcaklardan kaçan yerel halk ve günübirlik turları seven turistler de bölgeye akın edince ortalık tam bir kargaşa hâlini alıyor. Kanyon girişinde yer alan tur acenteleri, mayo terlik satan tezgâhlar ve otopark kargaşası tadınızı kaçırmasın; vadide yürüyebilir, Karaçay üzerinde rafting ve kano turlarına katılabilirsiniz. Yürüyüşü sevmeyen bir topluluk olduğumuzdan, biraz içerilere gidince aradığınız huzurlu doğaya tekrar kavuşacaksınız. Yüksekliği yer yer 200 metreyi bulan sarp ve derin kanyonda yürümek ücrete tabi; sadece nakit ödeme yapabiliyorsunuz (müzekart da geçerli değil.) Kanyonun giriş kısmında kayalara sabitlenmiş platformlarda yürüyorsunuz, sonrasında su içinde devam ediyorsunuz. Uzunluğu 18 km olan kanyon yürüyüşüne uzun süre devam etmek için sağlam bir ayakkabı şart. Terlikle yürümeyi sakın denemeyin, yanınızda su geçirmez bir çanta da bulundurun. Saklıkent Kanyonu’nun 2 km ilerisindeki Gizlikent Şelalesi de görülmeye değer bir yer. Maalesef şelaleye giden alan tesisleşmiş ve içerisi turistik restoranlarla doldurulmuş; girişi de ücretli. Yanınızda mayo ve sandalet bulunmanızda fayda var. Aracınızı park ettikten sonra restoranların arasından geçip, yaklaşık 15 dakika süren ve su içinden ilerleyen bir yürüyüş yaparsanız karşınıza etkileyici bir şelale çıkıyor. Şelalenin döküldüğü yerde yüzebilirsiniz.
* Daha detaylı bilgiye Tefrika Yayınları’ndan çıkan Kamp ve Karavan Rotaları isimli kitaptan ulaşabilirsiniz.