Kamp ve Karavan Rotaları’nın 5. durağında mavi yolculukların vazgeçilmez noktası olan Kekova ile yıldızını parlatmış Demre’deyiz. Doğal güzelliklerinin yanı sıra antik kentleriyle de oldukça zengin olan Demre, hem Antalya hem Dalaman havalimanına uzak kalmış olması nedeniyle tatil pastasını komşu ilçelere kaptırmış. Seraların içine saklanmış bir ilçe görünümündeki Demre’nin ana geçim kaynağı turizm yerine tarımdır. Aslında sahip olduğu uzun plajları sayesinde, doğru bir planlamayla, kısa sürede karavanla konaklama için cennete dönüşebilecek bir potansiyele sahiptir.
Turkuaz rengi deniziyle, plajlarda deniz tatilcilerini, sahildeki park alanlarında karavancıları ağırlayan Demre, Noel Baba olarak bilinen St. Nicholas Kilisesi sayesinde inanç turizmine yönelen yabancı turistleri de kendine çekiyor. Myra Antik Kenti ve Kekova adası gibi zenginlikler barındıran Demre (eski adıyla Kale), konaklama tesislerinin yetersizliği yüzünden, daha çok günübirlik gelen turistleri ağırlamaktadır. Demre’ye gelen karavancılar ise özellikle yaz öncesi, bölgenin sakinliğinin tadını çıkaracakları plajlarda uzun süreli konaklamaya başlamış.
Demre, yüzölçümü bakımından küçük bir ilçe olmasına rağmen, komşuları Kaş ve Finike’den çok daha güzel halk plajlarına sahiptir. İlçe merkezinde bulunan Taşdibi Plajı, hemen yanında yer alan Sülüklü plajı tertemiz denizi ile gelenleri büyüler. Demre’de antik kentlerin plajlara yakın olması sayesinde, gün içerisinde hem tarihi yerler gezilip hem de plaj keyfi yapılabilmektedir. Özellikle Kekova bölgesi berrak, küçük koylara sahiptir. Her yaz Demre Çayağzı’ndan, Kaş’tan kalkan günübirlik teknelerle, mavi yolculuk tutkunları Kekova koylarına akın ederler.
Demre’ye en az 3-4 gün ayırmanızı öneririm. Demre’yi ilçe merkezinde yer alan, hikâyesi oldukça etkileyici St. Nicholas Kilisesi’nden gezmeye başlayabilirsiniz. Hristiyanlar için oldukça önemli olan Haç Yolu’nda yer alan kilise, özellikle fakirlere, yoksullara ve yolculara yardımıyla bilinen Aziz Nicholas anısına yaptırılmıştır. Bu yardımlarının sağladığı ünü, bugüne dek Noel Baba efsanesi olarak gelmiş ve güncelliğini korumuştur. St. Nicholas Kilisesi’nden sonra 2 km uzaklıktaki Myra Antik Kenti’ne geçebilirsiniz. Yaklaşık 10 bin seyirci kapasiteli tiyatrosu büyük ölçüde korunmuştur ve ziyarete açıktır. Myra Antik Kenti, tarihte bilinen ilk federasyon yapısını kurmuş Likya Uygarlığı’nın en büyük 6 kenti arasında yer almıştır. Myra Antik Kenti’nden sonra, ilçe merkezine sadece 6 km uzaklıktaki, eski bir liman kenti olan Andriake Antik Kenti’ne gidebilir ve antik kentin içinde kurulan Likya Uygarlıkları Müzesi’ni gezebilirsiniz. Müzenin içinde bulunduğu Andriake kentinin M.S. 7. yüzyıla kadar işlevselliğini koruyan limanı, bugün bataklık hâline gelmiş ve deniz ile ulaşımı kesilmiştir.
İlçe merkezi yakınındaki görülecek yerleri bitirdikten sonra Üçağız’a doğru geçebilirsiniz. Üçağız Koyu doğal bir liman görünümündedir ve aynı zamanda tekneler için iyi bir barınaktır. Koyun kuzey kıyısı tarafındaki Üçağız Köyü’nün içinde yer alan kalıntılar, Theimussa antik kentine aittir. 2 km uzaklıktaki Kaleköy, küçük bir Likya kıyı kenti olan antik Simena üzerine kurulmuştur. Pansiyonları çok rağbet gören köyün doğal ve tarihi yapısı ziyaretçileri etkilemektedir. Simena’nın tam karşısında yer alan Batık Şehir’in bulunduğu ada ve etrafı Kekova olarak adlandırılıyor. Arkeolojik sit alanı ilan edilmiş olan bölge, masmavi suları ve yemyeşili bitki örtüsü ile muhteşem bir güzelliğe sahiptir. Kıyıya 500 metre uzaklıkta olan batık antik kente, Üçağız Limanı’ndan kalkan tekneler ile kısa sürede geçilebilmektedir. Kekova Adası’nın, çoğu depremlerden dolayı su altında kalmış kıyı yapılarından dolayı bölgeye bu ad verilmiştir. Yüzmenin yasak olduğu bölgeye yapılan dalışlar sonucunda, su altında kalan tarihi eserlerin büyük bölümünün yıkıldığı, bir bölümünün ise akıntılar nedeniyle deniz kumu altında kaldığı görülmüştür.
* Daha detaylı bilgiye Tefrika Yayınları’ndan çıkan Kamp ve Karavan Rotaları isimli kitaptan ulaşabilirsiniz.