Kamp ve Karavan Rotaları’nın 3. durağında Adrasan’dan çok uzaklaşmıyoruz, Yalancı Burun olarak adlandırılan yarımadanın arka tarafında yer alan Mavikent’i ve Karaöz koylarını keşfediyoruz. Karaöz, Kumluca ilçe merkezine 20 km uzaklıkta yer alan, deniz kenarında olmasına rağmen turizm potansiyelini yeni keşfeden bir belde. Bölge, tesis içermeyen koyları sayesinde, karavancıların çok seveceği doğal kamp alanları barındırıyor. Karavancıların plajlarında ücretsiz kamp yapabildiği Mavikent, aslında seralarla ve yazlıklarla dolu bir tatil bölgesidir. Buranın sahili dışında en ilgi çekici yeri, sahil şeridi üzerinde yer alan ve “deniz obaları” olarak da adlandırılan konutlardır. Geçmiş yıllarda Antalya’nın birçok bölgesinde bulunan bu yapılar türünün son örnekleridir.
Karaöz, Adrasan kadar bilinmez, dolayısıyla konaklama seçenekleri daha azdır ama harika koylara sahiptir. Likya Yolu’nun sembolü olan Gelidonya Feneri’ne Karaöz’den ulaşım, Adrasan rotasına göre çok daha kolaydır. Türkiye kıyılarının en yüksek feneri olma özelliğini taşıyan Gelidonya Feneri’nin yanı sıra, son yıllarda adını oldukça duyuran Korsan Koyu da burada yer alır.
Karaöz’e varınca, yan yana sıralanmış yazlık evlerle, yol boyunca uzanan kamp alanlarının ve marketlerin bulunduğu dağınık bir sahil şeridiyle karşılaşacaksınız. Karaöz plajı ilk başta çok sevimli gözükmese de sahilin her iki tarafında küçük koylar mevcut; biz zaten bu doğal güzelliklerde vakit geçireceğiz.
Karaöz sahilinde vardıktan sonra denizi sağınıza alıp ilerleyince stabilize yol, sizi turkuaz rengi suyu ile ünlenen Korsan Koyu’na götürecek. Denize kadar aracınızla gidemiyorsunuz; son yıllarda koyun kirlenmesi, artan yangın riskleri neticesinde böyle bir yasak alınarak koyun daha da zarar görmesi engellenmiş. Fakat bölge, kontrolsüz bir biçimde açılan günübirlik tesis ve kamp alanı istilasına uğramış durumda.
Sahile 200 metre kala, gözlemecilerin ve kamp alanlarının bulunduğu yere aracınızı/karavanınızı bıraktıktan sonra kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bu küçücük koy gerçekten çok etkileyici. Piknik masaları ve tuvalet de bulunan bu güzel koyda kamp yapmak artık yasak; zaten etraftaki çöpleri görünce iyi ki yasaklanmış diyorsunuz. Özellikle hafta sonları Korsan Koyu çok kalabalık oluyor; tadını çıkarmak isteyenler hafta içi erken saatte gelmeli. Koyun yanından çıkan patikayı yürümeyi de ihmal etmeyin, Melanippe Antik Kenti’nin yıkıntılarını göreceksiniz.
Korsan Koyu’ndan sonra toprak yoldan devam edince, bir başka sembolik yapıya, Akdeniz’in kılavuz fenerlerinden biri olan Gelidonya’ya (Taşlık Burnu Feneri) ulaşılıyor. Adrasan’dan 12 km’lik sıkı bir yürüyüşle varılan Gelidonya Feneri’ne Karaöz’den ulaşmak çok daha kolay. 9 km mesafedeki Karaöz – Gelidonya Feneri’nin son 2 kilometresine kadar aracınızla gidip, kalan yolu yaklaşık 45 dakikada yürüyebilirsiniz. İster Adrasan’dan sıkı bir yürüyüş ile gidin ister Karaöz’den daha kolay olan bir rotayı kullanın, Fener’e mutlaka gidin. Hele bu manzaraya karşı gün batımını izlemek, kamp yapmak unutulmaz olacaktır. Fener’e ulaşım eskiden çok daha zormuş. 1936 yılından beri denizcilere ışık olan Gelidonya Feneri’nin bakımı üç kuşaktır Demir Ailesi tarafından yapılıyor. Aile’nin ilk fenercisi olan Ali Demir, 1944’te ailesini de alıp fenerin iki odalı lojmanına yerleşmiş. Issız bir bölgede 28 yıl yaşayan Ali Demir’in 1972’de emekli olmasıyla yerine oğlu Hasan geçmiş. 1988’e kadar ailesiyle birlikte fenerin bakımını üstlenen Hasan Demir 1988’de işi en küçük oğlu Mustafa’ya devretmiş. Teknolojinin gelişmesiyle artık fenerin kontrolü uzaktan yapılmaya başlanınca Mustafa Demir ayda bir fenere giderek bakımını yapmaya başlamış. Maalesef son yıllarda Fener’in etrafı çöplerle dolu ve bakımsız bir hâlde.
Korsan Koyu ve Gelidonya Feneri’nden sonra aynı yolu izleyip, tekrar Karaöz’e dönerek plajın diğer tarafına geçince bizi günübirlik kullanıma açık harika koylar karşılıyor. Mavikent’e doğru bol virajlı ve manzaralı asfalt yolda ilerlerken çam ağaçlarının gölgesinde Papaz İskelesi Koyu kendini gösteriyor önce. Burası, günübirlik kullanım için piknik masalarıyla dolu, tuvaleti ve suyu olan, ücretsiz bir plaj. Az ilerisinde de daha küçük bir koy olan Kargılı Dere koyu bulunuyor. Bu koyları çevreleyen kayalarla kaplı kıyılarda balık tutanlar da çok oluyor. Bu iki koy da sezon dışında genellikle kamp yapılmasına göz yumulan yerlerden. Denizi solumuza alıp ilerlediğimizde ise karavancıların çok sevdiği Mavikent plajına ulaşılıyor. Özellikle yolun alt tarafında kaldığından kendini gizleyen Aktaş (Karataş) sahili, yabancı karavancılar arasında çok popüler. Aktaş sahiline gelip, uzun süre burada kalan yabancı gezginlere rastlayabilirsiniz. Papaz İskelesi ve Kargılı Dere plajına günübirlik tesis yapıldığından çok kalabalık oluyor; Aktaş sahili ise sanki sadece karavancılara, kampçılara ayrılmış bir bölge.
* Daha detaylı bilgiye Tefrika Yayınları’ndan çıkan Kamp ve Karavan Rotaları isimli kitaptan ulaşabilirsiniz.