Dimitris Sotakis’in, bir madalyonun iki yüzünü andıran iki adamın zamanla birbirlerinin yaşamlarını nasıl ele geçirdiklerini ustalıkla betimlerken, yer yer gerçekçi yer yer gerçeküstü bir dünyanın uçlarında gezindiği romanı Büyük Hizmetkâr, Fulya Aktüre’nin çevirisiyle Delidolu Yayınları’ndan çıktı.
İktidarın yarattığı güç yanılgısına dair çarpıcı bir anlatı sunan yazar, kapitalizmin bireye dayattığı ”ideal hayat” hedefini başarının merkezine koymuş şehir insanını usul usul eleştiriyor. Beklentileri yönetmeye çalışarak mutlak bir mutluluk elde edilemeyeceğini yüzümüze vuran roman, bir yandan da depresyonun insan hayatının her zerresine nüfuz ederek onu nasıl atıl bıraktığını gözler önüne seriyor.
Ölüm döşeğinde yatan güçlü ve nüfuzlu bir amca, kendini bildi bileli ona hizmet eden sadık hizmetkârı ve varsıllığın ortasında hiçliği yaşayan yeğeni… Amcanın ardında bıraktığı hatıraların hayaletleriyle baş başa kalan iki adam için belki de tek çözüm yolu yeni bir hayata başlamak!
Her şey işadamının, amcasının eski ve sadık hizmetkârı Marios’u (!) işe almasıyla başlar. Plan başta tam da istedikleri gibi işler; işadamı artık dilediğince sosyalleşebilirken, hizmetkâr da ev ve bahçe işleriyle ilgilenecektir. Sınırlarının keskince çizildiği düşünülen bu yeni hayat düzeninin tekinsiz, karanlık yollara saparak içinden çıkılmaz bir labirente dönüşmesi ise an meselesidir.
Büyük Hizmetkâr, istediği hayata kavuşmanın sarhoşluğuyla yaşamayı unutanların aydınlanabilmeleri için, mağlubiyeti de galibiyeti de mutlaka tatmaları gerektiğini savunuyor.