GÜÇLÜ DEĞERLERİN ZAYIF İNSANLARI: İKİ ŞAFAK ARASINDA

Kısa filmleri ve yapımcılığı ile tanıdığımız Selman Nacar’ın ilk uzun metraj filmi İki Şafak Arasında, Torino Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülüne, Türkiye’de ise Antalya Altın Portakal Film Festivalinde birçok ödüle layık görüldü. Başrollerinde Mücahit Koçak, Nezaket Erden, Bedir Bedir ve Ünal Silver’in yer aldığı filmde diğer oyuncuların da başarılı performanslarının göze çarptığını söylemek mümkün. Aynı zamanda, filmin tek plan sahnelerden oluşması ve sahnelerde kesme yapılmamış olması da teknik ekibin başarısını kanıtlar nitelikte. Yönetmen, Kadir’in ailesinin Anadolu’da işlettiği tekstil fabrikasında bir ihmal neticesinde yaşanan iş kazasıyla etik değerlerin sınanışına yakından bakmamızı sağlarken, filmin hikâyesini de iki şafak arası kadar kısa bir süreye sığdırıyor.

Büyük tekstil makinelerinin görüntüleri ile başlayan filmde birdenbire durduğunu gördüğümüz makine hikâyenin en önemli düğümünün usulca atıldığı yer oluyor. Filmin neredeyse tamamına Kadir’in (Mücahit Koçak) bakışıyla eşlik eden seyirci, bu makinenin uzun zamandır arızalı olduğu gerçeğini de Kadir gibi sonradan öğreniyor. Kadir, her ne kadar kâğıt üzerinde abisi ile şirketin ortağı olsa da asıl söz sahibinin abisi ve babası olduğu, Kadir’in ise daha çok ayak işlerini yaptığı açıkça görülüyor. Arıza veren makinayı güvenlik önlemlerini almadan tamir etmeye çalışan Murat’ın ağır yaralanıp hastaneye kaldırılmasıyla adalet, güç, sınıf gibi kavramlar yeniden tartışmaya açılırken, kişisel değerlerin de sınanma süreci başlamış oluyor. Kadir’in gömleğine bulaşan kan lekesi ise izleyici her ne kadar sonradan fark edecek olsa da onun kurban olacağının, ardından beyaz gömlek yerine koyu renk gömlek giymesi de yasa bürüneceğinin işareti oluyor.

Yaşanan bu kazanın ardından Kadir ve ailesi fabrikanın bu olaydan nasıl en az hasarla çıkacağını düşünürken, Murat’ın karısı Serpil de (Nezaket Erden) kocasının vücudunda kalıcı bir hasar olmaması ve yara izlerinin geçecek olması düşünceleriyle kendini avutuyor. Ekonomik olarak güçlü olan taraf, tıpkı kapitalist düzenin hiç durmayan çarkları gibi, kendi adaletini tesis etmek için vakit kaybetmiyor ve hızlıca harekete geçerek Serpil’e para teklif ediyor. Bu sahne, iki sahne öncesinde avukatın Serpil’in oğluna şeker uzatma sahnesine adeta göz kırpıyor ve işçilerin haklarını aramalarını engellemek için avutulmaya çalışıldıklarının işaretini veriyor. Serpil’in kararlılıkla parayı reddetmesi ve bu kararı kocasının vermesini uygun bulduğunu ifade etmesi üzerine Kadir’in ailesi sınırları zorluyor ve Murat’ın alkol problemi yaşadığı geçmişini koz haline getirerek bir hamle daha yapmak istiyorlar. Kadir, Murat’ın alkollü olduğundan emin olmasa da ailesinin teklif ettiği parayı Serpil’in kabul etmesi için arabuluculuk yapıyor. Hikâyenin sonuna kadar bu parayı kabul etmeyen Serpil’in tavrı ise güçsüz olanın elinde bu kararlı duruştan başka bir şey olmadığını hatırlatıyor.

Gelecek ile ilgili fikirleri olan, yabancı dili sayesinde şirketin yurt dışı bağlantılarını kuran, müzikle ve yeni nesil iş alanları ile ilgilenen Kadir’in, kasabının onun için çizdiği sınırların dışına çıkmaya niyetli olduğu okunuyor. Abi ve baba, Kadir’in aksine güvenli alanlarını hiç terk etmemiş, bununla birlikte aile için her zaman fedakârlık yapmış kişiler olarak tanımlıyorlar kendilerini. Bu tanım aynı zamanda Nacar’ın küçük resim olarak gösterdiği, kuşaklar arasındaki fark olarak da okunabiliyor. Tüm bu olanları ilahi takdir olarak gören baba, “kaderimize ne yazıldıysa o” diyerek zamanında ailesi için yaptığı fedakârlıktan bahsediyor ve şimdi aynısını Kadir’den beklediğinin mesajını veriyor. Kadir, o akşam için sevgilisi Esma’nın ailesiyle tanışma sözünü yerine getiriyor ve Esma’nın babasının konuşma sırasında “Kader denilen şey insanın acizliğinden başka bir şey değildir.” demesi üzerine evden çıktıktan sonra hastaneye tekrar gidiyor.

Murat’ın, hastaneye getirildikten kısa bir süre sonra ölmüş olduğunu öğrenen Kadir, ailesi tarafından kurban edildiğinin farkına varıyor. Abisinin, avukatın, doktorun ve hatta belki polisin de içinde olduğu planın, Kadir’in fabrikanın sorumluluğunu kabul ederek suçu üstlenmesi bunun karşılığında hapis yatması değil, yurt dışına çıkması olduğu anlaşılıyor. Mahalledeki lokum dükkânında bile baskıya maruz kaldığında karşı koyamadığını gördüğümüz Kadir, babasının kesin tavrı karşısında tüm bunlarla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. Esma’yı onunla yurt dışına kaçması için ikna etmeye çalışıyor fakat burada da işler yolunda gitmiyor. Kadir’in amcasının yurt dışında yaşadığı detayı ise geçmişte benzer bir olayın meydana geldiğine ve bir önceki kurban olarak seçilen kişinin amca olduğuna dair şüphe uyandırıyor. Böylece, Kadir’in kasabanın sınırlarını aşmaya dair beklentileri, kendisine dayatılan durumun neticesinde başarı hikâyesi olmaktan epey uzak bir noktada çıkmaza giriyor.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz