OYUN İÇİNDE OYUN: İNSANLAR İKİYE AYRILIR

Tunç Şahin’in yazıp yönettiği ve 2020 yılında 57. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde prömiyerini yapan İnsanlar İkiye Ayrılır, “En İyi Senaryo” ve “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödüllerinin sahibi oldu. Başka Sinema kapsamında 10 Eylül’de vizyona giren filmin kadrosunda Burcu Biricik, Pınar Deniz, Nezaket Erden, Aras Aydın, Başak Daşman, Erdem Akakçe gibi isimler yer alıyor. Bir tahsilat şirketinin çalışanlarını ve müşterilerini konu edinen film, başlangıçta her ne kadar kapitalist sistemin içerisindeki küçük insanın çaresizliğini anlatıyor gibi görünse de şimdiki zamana yaklaşıldıkça imkânsızı zorlayan ve gücü eline alan bu insanların hikâyesine odaklanıyor.

Film, bu şirketin bağlı olduğu bankanın reklamı ile başlıyor. Öyle ki filmi bir sinema salonunda izlediğinizde filmin başlayıp başlamadığına dair çelişkiye düşebiliyorsunuz. Şahin, böyle bir başlangıç yaparak izleyicisini daha ilk dakikadan kapitalist sistemin kayganlaştırdığı zemine çekiyor ve bu bankanın potansiyel müşterisi olabilme ihtimali ile karşı karşıya bırakıyor. Reklamda gördüğümüz Kapital Anne, karşısındaki genç kıza külkedisi masalında olduğu gibi bir perinin çıkıp gelmeyeceğini ama kendisinin ona, elinde tuttuğu kart sayesinde yardım edebileceğini anlatıyor. Ardından kameranın hareketlenmesi ile bakışımız bir televizyon ekranında döndüğünü anladığımız reklam filminden ayrılarak filmin gerçekliğine, toplantı odasında birazdan sorguya çekilecek olan hasta ve solgun görünen Duygu’ya yöneliyor.  Böylece biçimsel olarak tanık olduğumuz bu küçük oyun, filmin içeriğinde de göreceğimiz “oyunsu düzenin” ilk sinyalini veriyor.

Bir hata yapmış olduğunu anladığımız Duygu, önce patronu Eray Ege tarafından azarlanıyor, ardından bankanın avukatının sorduğu sorulara yanıt vererek yaşananları anlatmaya başlıyor. Bankanın müşterisi olan Ceren, bir hata yaparak erkek arkadaşıyla kurduğu hayaller üzerine kredi çekmiş ve ardından bu borç ile yalnız bırakılmıştır. Şimdi annesinin bu borcu öğrenmemesi için her ihtimali göze almıştır ve bu yüzden 3 Haziran 2019’da şirkete Duygu ve Bahadır ile görüşmeye gelir. Genç bir kadın olması nedeniyle hâlihazırda toplum tarafından da çeşitli şekillerde baskılanan Ceren görüşmede kendisinden “Ben doğru kararlar vermesiyle bilinen biri değilimdir.” diye bahseder. Çaresizliği ve özgüvensizliği ile tam da şirketin aradığı müşteridir. Diğer yandan şirket stratejilerden biri borçlular üzerinde baskı kurarak borçlu psikolojisini kendi çıkarlarınca yönetmektir. Bu amaçla Duygu, Ceren’e bir sözleşme imzalatmak ister fakat Bahadır, Ceren’in anlaşmayı imzalamasını engeller. Duygu’nun ne kadar hırslı bir kadın olduğundan bahseder. Bunun ardından hikâye tahmin edilebilir bir çizgide ilerler ve Duygu ile Bahadır arasında bir rekabet varken, Bahadır ve Ceren arasında bir yakınlaşma başlar. Duygu, işinde başarılı olabilmek uğruna şirket kurallarını ihlal eden ve gözünü hırs bürümüş bir kadın olarak karşımıza çıkar. Bahadır ise yardıma muhtaç bir kadına yardım ederek onu kendine çeken ve böylece iş yerindeki rekabeti de kazanan bir erkek gibidir. Oysa şirketin eğitimlerinde de sık sık kullandığı “insanlar ikiye ayrılır” argümanına bakıldığında tüm bu karakterlerin aynı tarafın insanları olduğu ortaya çıkacaktır.

İnsanları av-avcı, borçlu-alacaklı, zengin-fakir olarak sınıflara ayıran sistemde Şahin, izleyicisine bu sınıfsal konumlanışların daimi olmadığını gösteriyor. Tüm yaşananların ve olayların büyümesine sebep olan hataların, aslında sahibinin Duygu olduğunu sonradan öğrendiğimiz bir oyun olduğu ortaya çıkıyor. Sistemin önce borçlu olarak yakasına yapıştığı ardından bu işi yapmaya mecbur bıraktığı kişilerden biri olan Duygu, tüm planı bir borçlunun intihar etmesinin ardında kurmuş ve her iki tarafta da işlerin nasıl ilerlediğini bildiğinden kusursuz bir plan yaratmıştır. Bahadır ile birlikte yürüttükleri bu planın en önemli kısmı ise şirketin para kazanmasını sağlayan fakat aynı zamanda sonunu da getirebilecek olan gizlilik ve güvenlik ilkeleridir. Bu iki ilkeyi ihlal ederek var olan şirketin, yine bu sebepten yok olabilecek kadar ince bir çizgide durduğunu görmek ise insanların ikiye ayrıldığı yerden, her iki tarafın deneyiminin birleşmesinden doğuyor. Duygu hem av hem de avcı olmanın nasıl bir şey olduğunu bildiğinden sistemin en önemli açığını bulmayı da başarır. Alacaklının vermemesi gereken bir açık vermesi, ardından borçlunun haklı olduğundan emin olması ve pes etmemesi sonucunda şirket Ceren’e yüklü miktarda tazminat öder ve Duygu ile Bahadır tarafından bu oyunun sonunu getirmeye ikna edilmiş olan Ceren, parayı söz verdiği gibi onlarla paylaşır.

Filmin başında, her şeyi gördüğünü ve bildiğini düşünen izleyici, film ilerledikçe zeminin kayganlığını fark ediyor ve kendini tahmin edilemez olayların ortasında buluyor. Filmin sonuna doğru ise tekrar güvenli konumunu alarak tüm hikâyenin tanığı olduğu düşünüyor. Fakat Şahin, tıpkı filmin başında olduğu gibi sonunda da Eray Ege’nin gerçekten Bahadır ve Ceren’i ele ele görüp görmediği konusunu muallakta bırakarak yeniden izleyicisini oyunsu düzenin içine çekiyor. Aynı zamanda filmin son sahnesinde Kapital Anne’nin izleyiciye kırptığı göz bir yandan bu oyunun devam edeceğinin mesajını verirken diğer yandan da filmin günümüz Türkiye’sinde geçmesi ve konusunu gerçekçi bir dil ile aktarmasıyla oyun, kişilerinden birinin de koltuğunda oturan herhangi bir izleyici olabileceğinin işaretini veriyor.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz