ABD’li yazar Wallace Stegner’ın tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş emekli bir tarihçinin gözünden kişisel, tarihi ve coğrafi bir keşif hikâyesi sunduğu Pulitzer ödüllü romanı Doyma Ânı, Arzu Altınanıt’ın çevirisiyle Kafka Kitap’tan çıktı.
Coşkulu dili, zamanlar arası keskin dönüşlü modern kurgusu ve Batı’yı devasa bir gravür olarak zihnimize kazıyan doğa sahneleriyle Doyma Ânı, iğne oyası gibi işlenmiş olağandışı karakterlerinin peşinde okurları edebi zevkin zirvelerine taşıyor. Roman aynı zamanda Amerika tarihinin belirli ve çok canlı bir döneminin de fotoğrafını çekiyor.
Emekli tarih profesörü Lyman Ward, yakalandığı bir kemik hastalığı yüzünden bir bacağını kaybedince babaannesiyle dedesinin eski evine çekilir. Orada, babaannesinin hayatı kadar kendi geçmişiyle de baş başa kalır ve yazmaya karar verir. Bir tarihçi için birinin geçmişine bakmak, herkesin geçmişine, o ülkenin de geçmişine bakmak demektir. Bir anda Batı’nın büyüleyici kanyonları, yaylaları, madenler etrafına kurulmuş kasabalarının ve aralarında hayranlıkla, merakla, arzuyla dolaştığımız insanların içinde buluruz kendimizi. Lyman’ın geçmişe çevirdiği bu bakıştan, geçmişin ve bugünün medeniyeti, doğası, aşkı, ahlakı, ekonomisi, eğitimi, evlilikleri, cinselliği de nasibini alır. Ward, hafızanın romantik oyunlarına gelmez, pembe tuzaklarına hiç düşmez. Stegner‘ın Lyman’ı geçmişe bakarken hafızaya, Proust’un kayıp zamanın izini süren Marcel’i kadar muhtaç değildir. Lyman Ward bir tarihçidir; geçmişi elindeki belgelerle kurar ve öyle hatırlar.