FARKLI YAPIMLAR, ORTAK TEMA: ALKOL, KADIN VE TECAVÜZ

Emerald Fennell’ın ilk uzun metraj filmi Promising Young Woman, 2 BAFTA ödülünün yanı sıra 2021 Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödülü kazandı. Michaela Coel tarafından yaratılan I May Destroy You adlı on iki bölümlük dizi ise 36.Bağımsız Ruh Ödülleri’nde “En İyi Yeni Kurmaca Dizi” ödülünü, BAFTA Televizyon Ödülleri’nde “En İyi Mini Dizi” ve “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini aldı. 2020 yılında üretilen bu iki yapım, ortak temalar taşıyor: Alkol, Kadın ve Tecavüz.

“Cinsel ilişkide rıza nedir?” sorusuyla, bu önemli sorunu kapsamlı bir biçimde ele alan iki yapım da cinsel şiddetin kişiler arası ilişkilerde nasıl ortaya çıktığını, kişilerin farkında olarak ya da olmayarak birbirlerine uyguladıkları fiziksel ve psikolojik şiddeti göstermektedir.

Promising Young Woman filmi, sarhoş bir hâldeyken tecavüze uğrayan ve sonunda intihar eden arkadaşının intikamını almak isteyen otuzlu yaşlarındaki Cassie’nin hikâyesine odaklanmaktadır. Cassie’nin temel yönelişi, adaleti sağlamaktır. Arkadaşı Nina, uğradığı saldırıyı geçmişte arkadaşlarına, okul yönetimine bildirse de –partide alkol aldığı gerekçesiyle- beyanı yok sayılmıştır.

“Buna inanmayan tek ben değildim. Hatta orada burada yatıp kalkmakla meşhursan bir şey olduğunu söylediğinde insanlar sana inanmayabilir. Yani kurtla çoban hikayesi gibi. Bak, bu kadar sarhoş olunca bazı şeyler olabilir. Her daim kör kütük sarhoş olursan, insanların istemediğin biriyle seks yaptığın zaman yanında olmasını bekleyemezsin.” (Filmde Nina’ya inanmamış olan kadınlardan birinin konuşması)

Saldırı sonrası Nina intihar ederken, fail, başarılı bir kariyerin ve mutlu bir hayatın sahibi olmuştur. Saldırıya uğradığı sırada arkadaşının yanında olmadığı için kendini sorumlu ve suçlu hisseden Cassie, adaleti sağlamak niyetindedir. Bir yandan Nina’yı intihara sürükleyenlerden intikam almakta, bir yandan da kadınları suistimal etmek isteyen erkekleri barlarda avlamaktadır. Cassie, kadınların sarhoşluğundan faydalanmak isteyenleri sarhoş numarası yaparak tuzağına düşürür ve onları tehdit edip korkutarak engellemeye çalışır. Bugüne ait bir yaşamı olmayan, sadece geçmişte gerçekleşmemiş bir adaleti sağlamaya çalışan Cassie, bir gün tıp fakültesinden arkadaşı Ryan’la yeniden karşılaşır. Cassie ve Ryan arasında başlayan romantik ilişki, bir anda filmin atmosferinin değişmesine neden olur. Karanlık intikam hikâyesi, romantik komedi türünün kalıplaşmış durumları ile kaynaşır.

Filmin sonuna doğru ise romantik komedi türünün “Erkek, kızla tanışır, onu kaybeder, yeniden kazanır.” şablonunun çöktüğünü görürüz. Cassie ve Ryan arasındaki ilişki biter. Filmde bilinçli bir seçimle “çift” yaratılmaz. Bu bakımdan filmin, ataerkil düzenin değerlerinin yeniden üretildiği, “çift olma”nın yüceltildiği romantik komedi türüne ait klişelere saldırdığı da söylenebilir.  Fakat yine de filmin finalinde kadının yeniden “kurban” olması düşündürücüdür.

I May Destroy You

“Benim deneyimim iyi değildi. Uyuşturucuyla cinsel saldırıydı, kendimi toparlamaya çalışıyordum. Daha sonra işyerimden biri bana cinsel olarak saldırdı. Biri benim hatam olduğunu söyledi ve belki de öyleydi çünkü iki sefer olmuştu ya. Nasıl tecavüze uğramayacağımı öğrenmek için buradayım. Bir yolu olmalı.” (I May Destroy You, 1. Sezon 6. bölüm)

I May Destroy You dizisinin ana karakteri Arabella, yazardır. Çalıştığı kitabın taslağını bitirmek için fazla zamanı kalmamıştır. Yazmakta zorlandığı bir gece dışarı çıkmaya karar verir. Karşılaştığı arkadaşıyla birlikte bir bara gider, alkol ve uyuşturucu kullanır. Eve döndüğünde kitabın taslağını bitirir. Blackout olduğu için başına ne geldiğinin farkında değildir fakat ertesi gün yazdıklarından ve bedenindeki izlerden saldırıya uğradığını anlar. Tanımadığı bir adamın yüzü, zihnini ele geçirmiş gibidir. Arabella çok geçmeden tecavüze uğradığından emin olur.

Dizi, Arabella’nın yaşadığı travmanın ardından geçirdiği duygusal aşamaları ve iyileşmek için verdiği mücadeleyi anlatmaktadır. Arabella’nın yönelişi, saldırganın bulunması için olanları hatırlamaya çalışmak ve yaşadığı travmadan özgürleşmektir.  İlerleyen bölümlerde Arabella, cinsel istismar yaşamış insanların deneyimlerini ve hislerini paylaşmasını sağlayan bir destek grubuna katılır.  Destek grubunda, gerçekte her iki kadından birinin cinsel saldırıya maruz kaldığı açıklanır. Dizide yan karakterlerin hikâyeleriyle de şiddetin çeşitli biçimleri ele alınır. Şiddet, günlük yaşamda o kadar normalleşmiştir ki karakterler tarafından fark edilmemektedir. Otorite figürleri, yasa uygulayıcıları da cinsel şiddet konusunda bilgisizdir ve sadece önyargılarını kullanmaktadır. Mağdurun kadın ve erkek olmasına, siyah ve beyaz olmasına göre bakışın değiştiği görülür. Ayrıca yalan söyleme ve manipülasyonla cinsel ilişkiye onay alma, cinsel ilişki sırasında izinsiz fotoğraf çekme, izinsiz prezervatifini çıkarma gibi cinsel şiddet biçimleri dizide kullanılmıştır. Irkçılık, eşcinsellik, özgürlük, sınır gibi kavramlar da tema olarak işlenmektedir.

İki farklı estetik yapıya sahip dizi ve filmin benzer bir temayı farklı bakış açısıyla ele aldığını belirtmek gerekir. İntikam üzerine kurulu bir hikâye şablonuyla, romantik komedi filmlerinin kalıplaşmış sahnelerini harmanlayan filmin aksine dizi, ele aldığı temayı daha derinlemesine işleyecek özgün hikâyelere yer vermiştir. Filmde şiddet, bir biçimde yine şiddetle çözülürken; dizide ana karakterin, şiddetten arınmak için bir arayış içinde olduğunu söylemek mümkündür. Filmde “iyiler” ile “kötüler” vardır ve masalsı öğelerle hikâyeye yön verilir, dizide ise karakterler daha derinliğine ele alınmıştır, bakış açısı daha gerçekçidir. İki yapım da tüm farklılıklarına rağmen, her şeyden önce; sır olarak saklanan, yok sayılan sorunları cesurca seyirciye sunmaktadır.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz