ARTSY “FEATHER / UÇUCU”

Eserleriyle global çapta üne kavuşan Artsy, çalışmalarını belli bir temaya sıkışmadan, toplumsal dinamikleri temel alarak oluşturuyor. Bu bağlamda, ele aldığı konuların sık sık değişmesini, postmodern dünyanın etkileri ve hedonizm paralelinde değerlendiriyor.

Mesleğini bireysel ve toplumsal his okuyucusu şeklinde tanımlayan Artsy, her çalışmasında kendi “sınırlarını” aşarken, kendi içinde sınırları olan bir eseri paradoksal bir şekilde ortaya koyuyor.

Çalışma masası üzerinde sergilediği saç yumağı, onun için sistemsel döngünün içinde sıkışan bireyleri betimliyor. Dalgalı saçın tercih edilmiş olması ise sistem döngüsünün inişli çıkışlı ruh hallerini temsil ediyor. Ayrıca saç tellerinin temasta bulunduğu bir çalışma defteri ve üzerine alınmış çalakalem notlar, çalışma masasına dökülmüş saçlara yönelik stresli ve buhranlı bir ruh halini gözler önüne seriyor.

Eserde her bir saç teli ayrı bir gölge oluşturuyor. Gölgeler, yapmak isteyip yapılamayan, yaşanmak isteyip sisteme takılan insan ideallerinin temsili olarak karşımıza çıkıyor. “Küt saç sana çok yakışıyo yaa!” diyerek gaza getirilmiş genç bir kadına ait olduğunu tahmin ettiğimiz bu saç telleri, marjinalize edilmiş bir tarzı simgelerken; üzerine yağan yağmurları, karları, güneş ışınlarından aldığı zararları, çocukluğunda üzerine tükürülmesi gibi muhtemel çatışmaları ve yetişkinliğinde çekerek koparılmasıyla yaşanan hedonizmi öne çıkarıyor.

Hedonizm… Günümüz laneti olarak ele alabileceğimiz bu kavram, kapitalizmin tekno-ekonomik yönetim ve kültürünün bir ürünü. Anlık keyif verici diyebileceğiniz her ne varsa, bu kavramın içini doldurabilir. Hepimizin uzaktan yakından yaşadığı, kimimizin daha yoğun veya seyrek olsa da içten içe arzuladığı, özellikle toplumsal ahlakın gerekliliklerinin arka plana atıldığı durumlarda bizi sinsi sinsi ele geçiren bir mefhum. Sanatçı tam da bu noktada, izleyiciye geçirdiği hissiyatın temeline hedonizmi koyuyor. Bunu, eserin pratikliğini öne çıkararak yapıyor. Sadece dökülen saçların bir araya toplanmasıyla doğal olarak oluşan, sanatçının buna bir isim vermesiyle bir çırpıda sanat eserine dönüşen bu yapıtı, “Sadece istedim ve yaptım.” şeklinde yorumlayarak, anlık zevklerinden hareket edişini paradoksal bir şekilde dile getiriyor. Aynı zamanda yarı sarkastik bir hedonizm vurgusunda bulunuyor. Sanatçının bazı tavır ve açıklamalarında bu temellendirmenin, herkesin anlayamayacağı kadar derinden olduğunu anlıyoruz; daha derinde, en derinde bir mana, yalnızca en entelektüellere hitap eden bir tanımlama.

“Uçucu” isminin tercihi, etimolojik olarak bir tesadüf değil. Günümüz bireysel ilişki ve toplumsal yapılanma biçimlerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu gerçeğini gözler önüne seren eser, üfleseniz uçacak hafif formuyla bizlere bir simülasyon yaratıyor. Artsy, “Bugünkü kavgada keşke şunu deseydim ya.” şeklindeki geç kalmışlıklar, “Altını yüksekten aldım, tam bi malım.” gibi yakarışlar, “Durduk yere kardeşime kefil oldum.” gibi pişmanlıklar ve benzeri durumlar odağında “crisis moments” üzerinden izleyiciyi deneysel bir an yaşamaya davet ediyor.

Günlerin, anların, güzelliklerin, iyiliğin, kötülüğün, soyut ve somut olanın uçuculuğunun altını çiziyor. Paradoksal bir zaman mekan sıkışmasını da postmodernizm çerçevesinde vurgularken aynı zamanda Üffff’lüyor.

“Uçucu”. Belki de Üff’leseniz uçacak!

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz