Feridun Andaç’ın, suskunlukların ardında gizlenen yaralı tenleri ve susmaya yatkın ağızların ördüğü dilsizlik duvarlarını konu alan anlatı kitabı “Sanrılı Bir Aşka Ağıt”, Dijital Kitaplar etiketiyle yayımlandı.

Anlatının her kıvrımında, okuyucuyu kıyısız bir bekleyişin içinde yol almaya çağıran kitap, bir tür geçitsizlik burcunda konaklıyor. Her adımda, her sayfada yeni bir sınır çiziyor; içe dönük, çoğu zaman kırık dökük imgelerle… Zamanın ve mekânın birbirine karıştığı, anıların bulanıklaştığı, düşlerin hayal kırıklığına evrildiği bir sınırda bekleyen karakterlerle buluşturuyor okuru. Onlar, kendi içlerinde kopmuş, kendilerine bile yaban kalmış insan görünümleri… Andaç’ın dili, kimi zaman bir su değirmeninin döngüsüne benziyor; dönerken suyun altında kaybolan taşların ağırlığını taşıyarak. Sözler, imgeler, kırık dökük cümleler, bekleyişin sonsuzluğuna direnen bakışlar… Her satırda, sevilmekten ve sevmekten korkan insanların sessiz çığlıkları duyuluyor. Anlatı boyunca, karanlığa gömülen seslerin izini süren bir yazar görüyoruz. Bazen yolculukların ötesinde, bazen de taş duvarların soğukluğunda dolaşıyor karakterler…
“Sanrılı Bir Aşka Ağıt”, aşk anlatısı olmaktan öte, yaşamın sınırlarına çekilmiş, kaybolmuş duyguların, yitirilen anların, unutulmaya yüz tutmuş sözcüklerin de ağıtı. İçsel çatışmalar, kaybedilen dostluklar, unutulmuş düşler, gölgelenen yüzler… Andaç, bütün bunları bir araya getirerek, okuru kendi iç dünyasına çağırıyor. Onu, anımsamanın, kaybolmuşluk duygusunun derin sularında yüzdürmek istiyor… Bu kitap, aşkın sınırlarında kaybolmuş, usulca bekleyen, fısıldayarak kendini anımsatan, ama çoğu zaman dilsizleşen bir anlatı… Feridun Andaç, aşkı tensel bir deneyim olarak değil, aynı zamanda içsel bir çözülme, bir kopuş olarak ele alıyor. Her sayfasında donuk kalmış seslerin ve unutulmuş sözlerin izini süren bu yapıt, okurunu bir kez daha kendi içsel derinliklerine davet ediyor…