Özge Özal’ın, cadı kimliğini ve bu kimliğin tarihsel süreçteki gelişimini anlattığı kitabı Avrupa’da ve Osmanlı’da Cadılık – Bilge Kadının Yolculuğu, Destek Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Cadı, Doğa’nın dilinden anlayan, onunla birlikte yaşayan ve onun kaynaklarından faydalanabilen, Doğa’nın bilgisine sahip olan bir kimlikten fazlası değildir. Fakat çağlar boyu bastırılmış, dışlanmış ve aşağılanmıştır. Peki, tarihin her döneminde, hatta kadim kültürlerden beri karşımıza çıkan bu kimlik yalnızca Batı’ya mı özgüdür? Tarihinde köklü bir büyü geleneği yatan Anadolu’da Avrupa’daki gibi bir cadı kimliği var mıdır?
Avrupa’da ve Osmanlı’da Cadılık kitabı, bizim kültür kodlarımızda yer alan inançlar üzerinden içinde bulunduğumuz topraklardaki cadı kimliğinin izlerini de sürüyor.
“Bir sembol olarak, yalnızca güce değil, aynı zamanda bedene, Doğa’ya ve dünyamızın döngüsüne bağlı bir kadındır cadı. Doğa Ana, bize meyve ve tahıl, aynı zamanda kasırgaları, kuraklığı ve çekirgeleri getirendir. O Gaia, Demeter, İsis ve zamanın başlangıcından beri tapılan ve bastırılan, şeytanlaştırılan ve kovulan diğer tüm tanrıçalardır.”