AKLINI KAYBETMİŞ BİR İKTİDAR: “LEYLA’NIN KARDEŞLERİ”

Genç ve başarılı yönetmen Saeed Roustayi’nin üçüncü uzun metraj filmi Leyla’nın Kardeşleri, 2022 Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü’nü alarak adını dünya çapında duyurmayı başarmıştı. Film, her ne kadar uluslararası platformlarda övgülere layık görülse de İran hükümeti tarafından bürokratik nedenler ileri sürülerek, ülke çapında gösterimi yasaklandı ve var olduğu topraklarda kabul göremedi. Filmin oyuncu kadrosunda Taraneh Alidoosti, Saeed Poursamimi, Payman Maadi, Navid Mohammadzadeh gibi önemli isimler karşımıza çıkıyor. Özünde iktidar eleştirisi yatan bu çok katmanlı filmin içinde cinsiyet ve sınıf eşitsizliği, toplumsal yapının yozlaşan yönleri ve aile ilişkileri gibi alt başlıklar da bulunuyor.

Film, baba İsmail’in eski ve yırtık bir koltukta tüttürdüğü sigara sahnesi ile açılıyor. Ekonomik olarak alt sınıfa ait olduğunu anladığımız karakterin, sigarasını içerken uzaklara dalmış olması da yaşadığı bir sıkıntının işaretini veriyor. Hemen ardından teker teker tanımaya başladığımız aile üyelerinin de büyük bir maddi sıkıntıda olduğu anlaşılıyor. Hasta olduğu hâlde, bir alışveriş merkezinde çalışarak anne ve babasına bakan Leyla, bir yandan da dolandırıcı, fabrika işçisi, tuvalet temizleyicisi ve işsiz olan erkek kardeşleri için büyük endişe duyuyor. Evdeki bu erkeklerin, ailenin sorumluluğunu almak şöyle dursun, kendi yaşamlarının bile sorumluluğunu almadıkları göze çarpıyor. Fabrikada çalışan kardeşinin eve dönmesi Leyla için bir fırsata dönüşüyor ve erkek kardeşlerini bir çatı altında toplayarak hepsinin geleceğine yatırım yapabilmelerinin yolunu açıyor. Leyla, çalıştığı alışveriş merkezindeki tuvaletlerin yerine mağaza yapılacağını öğrendiğinde kardeşlerine orayı satın almaları için baskılar yapmaya başlıyor. Sonunda adım atmak için zorladığı kardeşlerini ikna etmeyi başarmış olsa da önlerinde duran en büyük engelin para olması işleri yeniden zorlaştırıyor.

Ailenin babası İsmail’in ilk sahnede gördüğümüz düşünceli tavrını her ne kadar çocuklarının sıkıntılarına yorsak da asıl konunun bu olmadığını görüyoruz. Onun en büyük sıkıntısı ve arzusu geniş ailesinin reisi olabilmek ve yıllardır hak ettiği saygıyı görebilmektir. Büyük kuzeninin ölümüyle sıra İsmail’e gelmiştir fakat reis olabilmek için gücün, yani paranın da onda olduğunu herkese ispat etmesi gereklidir. Katılacağı düğünde, herkesin gözü önünde kırk altını düğün sahibine hediye ederek hayallerine kavuşabilecektir. Varlığından kimsenin haberdar olmadığı bu altınlar, henüz bir araya gelebilmiş bu çekirdek aileyi yeniden ortadan ikiye ayırır; para ile yatırım yapılması gerektiğini düşünenler ve babanın sembolik olarak iktidar olması için paranın hediye edilmesi gerektiğini düşüneneler.

İsmail’in uzun süredir ailesi için sorumluluk almaması ve çocuklarının ekmeğinden kısarak yıllardır bugün için gizlice para biriktirmesinin yanı sıra, bir süredir kullandığı afyonun etkisiyle sağlıklı düşünememesi izleyicinin aklına “İktidarda olması gereken kim?” sorusunu getirir. Öyle ki Leyla’nın, erkek kardeşlerinin aksine iktidarın sembolik gücünü reddederek altınları gizlice alıp harekete geçmesi, seyircinin aklına gelen soruya rağmen ikilemde kalmasına sebep olur. Babaya ait olan bu paraları kullanmak ne kadar doğrudur? Bu büyük sıkışmışlığın içerisinde erkek kardeşlerin aklı karışmışken Leyla kararından geri dönmez ve tüm riskleri alarak babasının altınlarına el koyar. Altınları bozdurarak kardeşlerini karlı bir iş için imza atmaya ikna eder. Düğünde ortaya çıkması gereken altınların yokluğu, İsmail’in kısa süreliğine de olsa kavuştuğu saygıyı tümden ortadan kaldırır ve çekirdek aile içinde kaos ortaya çıkar. İsmail hastalanmış, anne öfkelenmiş ve kardeşler pişman olmuştur. Hikâyenin başından bu yana kararlılığını hiç bozmayan Leyla için yaşanan bu kaos atlatılabilecek bir olaydır. Buna rağmen kardeşler anlaşmadan vazgeçerek parayı geri alırlar ve bozdurdukları altınları yeniden satın almak için kuyumcu kuyumcu dolaşmaya başlarlar. Bu sırada ivme kazanan dolar piyasayı altüst etmiştir ve kardeşlerin karar veremedikleri her beş dakika onlara kaybettikleri bir altın olarak geri döner. Karar verme başarısızlıklarına sürekli tanık olduğumuz bu erkek kardeşler, sonunda ellerindeki para ile üç altın alabilecekleri bir duruma gelirler. Böylece kimsenin varlığından haberdar olmadığı altınlar yeniden yokluğa gitmiştir.

Peki başka bir ihtimal mümkün müydü? Leyla’nın söylediği gibi, kısa sürede tüm kardeşleri ev sahibi yapabilecek plan neden gerçekleşmedi? Yönetmen, film boyunca seyircisinde oluşması gereken en önemli soruyu iktidar mekanizmasının işleyişini deşifre ederek ortaya çıkarıyor: Aklını kaybetmiş bir iktidar hâlâ iktidar mıdır?

Hikâyenin başlangıcından sonuna kadar aklını işletemediğini gördüğümüz iktidarın temsili babanın kendini gerçekleştirebilmek için yıllardır geniş ailesinden saygı beklemesi yıllar geçtikçe onu daha da işlevsiz bir hâle getirmiştir. Hâlihazırda ataerkil bir toplumun parçası olan evin erkekleri de babadan oğula geçen rollerle, sorumluluk almadan, küçük hayatların küçük erkekleri tembelliği ile yaşamlarına devam etmişlerdir. Böyle bir toplumun ve ailenin içinde çocukluğundan bugüne, yaşamın her alanında mücadele veren Leyla ise hasta olmasına rağmen fiziksel olarak hepsinden daha aktif ve bu mücadele sebebiyle de aklı sürekli işleyen bir konumdadır. Ergenlik dönemlerinde bağımsızlıklarını ilan eden erkek kardeşlerin aksine, evin tüm işleyişini bilen Leyla iktidarın uzun süredir sallantıda olduğunu da biliyordur. Öyle ki Leyla’nın, kuralları çoktan koyulmuş bu düzenin içindeki mücadelesi başarısızlıkla sonuçlanmış gibi görünse de hikâyenin sonu öyle söylememektedir. Baba İsmail’in her zaman oturduğu koltukta sigarasını içerken sessizce ölmesinin bir doğum günü kutlamasına denk gelmesi ve bu ölüme üzülmeye fırsat kalkmada içeriye doluşan onlarca kız çocuğunun dans etmesi sonlanmış bir iktidarın arkasından yaşanacaklara adeta göz kırpıyor. Evdeki diğer insanların bu ölümü fark etmemeleri ve dolayısıyla yas tutmak yerine kutlama yapılması, iktidarın kendi sonunu belirlemesinin altını çiziyor. Leyla’nın gözlerinden akan yaşla birlikte suratında oluşan gülümseme de aklını işletmeyi bırakmadığını ve mücadelesinde başarısız olmadığını gösteriyor.

Cevap Ver

Yorumunuzu giriniz
Adınızı giriniz