“Nerede kalmıştık… Hayat futbola fena hâlde benzer. Futbol, şahsi beceri gerektirir ama aslında toplu oynanan, yani insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin. Evet, kaybedersin.” Serdar Akar’ın yazdığı ve yönettiği Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin giriş cümlesi hayat ve futbol arasındaki ilişkiyi böyle özetliyor. İlk filmi Gemide’de izleyicilere şiddet dolu anlar yaşatan Serdar Akar ikinci filminde duygusal bir hikâyeyle seyirci karşısına çıkıyor.
1982 yılında Bursa’da amatör bir futbol kulübü olan Esnaf Spor kendi yağında kavrulmaktadır. Semtin fırıncısı başkan, manifaturacının oğlu kaleci, lisenin beden eğitimi hocası kondisyonerdir. Takımın teknik direktörü Hacı’nın (Savaş Dinçel), kaleci Torba Suat’a (Erkan Can) ve amatör oyuncularına takım olmayı, hayatı, aşkı, kazanmayı ve kaybetmeyi öğretmeye çalıştığı film boyunca hem 80’li yılların yaşamına hem de futbolun saha dışındaki aktörlerle ilişkilerine şahit oluyoruz.
Filmin ilk yarısında 80’ler futbolunun neredeyse bütün detayları önümüze seriliyor. Transfer görüşmesi için oyuncu kaçırma, sezon açılışında kurban kesme, maç sonu taşlanan takım otobüsleri, yetersiz ekipman ve kötü sahalar gibi dönemin ruhunu yansıtan öğelerle filmin hemen başında karşılaşıyoruz. Dönemin ruhunu anladığımız bu başlangıçtan sonra amatör ruhun, yani formanın, semtin, takım arkadaşlığının ve hep birlikte kazanmanın değerini, Hacı ve Suat aracılığıyla görmeye başlıyoruz. Esnaf Spor ve futbolcuları için kazanmak; semte gururla dönmek, beğendiği kızın ilgisini çekmek gibi maddi olmayan değerlerle ilişkilidir. Torba Suat hiçbir zaman profesyonel olup büyük kulüplerin kalesini koruyamayacağını bilir. Onun için kazanmak, mahallenin güzel kızı Nurten’le evlenip babasından kalan manifaturacıyı butiğe çevirip hayatına devam etmektir. Kaleci Torba Suat’ın futboldan ve hayattan beklentileri bu şekildeyken, top yine beklemediği köşeye gidecektir. Hayatın Suat’a başka sürprizleri vardır. Film boyunca karşımıza çıkacak olan “takım elbiseli adamların”, yani oyun üzerinden para ve başka menfaatler kazanmayı hedefleyenlerin Esnaf Spor için başka planları ve kazanmak hakkında farklı düşünceleri vardır.
Futbol Federasyonundan gelen bir mektup, profesyonelliğe geçiş yapacak amatör takımlara devletin bazı imkânlar sunacağını “müjdelemektedir.” Mektupta profesyonel olacak takımlara devletin düşük faizli kredi veya hibe yoluyla maddi destek sağlayacağı fakat bunun için amatör kulüplerin de belli kriterleri karşılaması gerektiği yazıyordur. Devletin para dağıtacağı haberiyle beraber, sporla ilgisi olmayan “takım elbiseli adamlar” ortaya çıkıverir. Artık amaç semtin gençleriyle sahaya çıkmak değil, şampiyonluğu kazanıp profesyonel olmak, devletin vereceği desteklere sahip olmak ve kulüp başkanlığından elde edilen nüfuzla siyasette makam elde etmektir. Bu yüzden Esnaf Spor başkanı Fırıncı Hamdi’nin dükkânı elinden alınır, takım zor durumda bırakılır. Mücadele saha içinden sahanın dışına çıkarılır. Böylece filmin sonuna geliriz, herkes bir şeyler kazanıp kaybetmiştir (22 yıllık bir film bile olsa izlemeyenler için spoiler vermeyelim.) Fakat en büyük kayıp, amatör ruhun önemini kaybetmesidir. Esnaf Spor’a amatör düzeyde bile yer bırakılmak istenmiyordur. Maddi ve siyasi menfaatler oyunun önüne geçmiştir; futbol artık sadece futbol değildir. Bu düzende sadece bir semtin gücüyle ayakta kalabilecek Esnaf Spor’a yer yoktur. Amatör sporcular hayatlarına devam ederler fakat semtin en önemli toplumsal örgütü gücünü ve etkisini “kaybetmiştir.”
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, milyar dolarlık dev bir endüstri hâline gelen futbolun nereye gideceğinin tartışıldığı bu dönemde, oyunun kendisini sevenler için izlenmesi keyif dolu bir film. Futbol sahasının etrafını çevirip içeri girenlere bilet kesildiği ilk günden beri endüstrileşmeye başlayan oyunun gittikçe daha da paraya odaklı hâle geldiği bugünlerde, takım hâlinde oynayıp kazanmanın henüz unutulmadığı, oyunun içinde kırıntıları kalsa bile amatör ruhun peşinden gidildiği 1980’ler Türkiye’sine bir bakış atmak ve hoş vakit geçirmek için 22 yıllık bir film sizi bekliyor.